0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
115
Okunma
Git artık…
Ama sessiz git.
Rüzgâr bile duymasın adımlarını,
Çünkü ben her seste seni sanıyorum hâlâ.
Bir vakitler,
Saçlarının kokusuna sabahlar karışırdı.
Gözlerin, suya düşen bir ay parçasıydı.
Sen gülünce, taş bile yeşerirdi.
Şimdi ne su berrak, ne taş sabırlı.
Her şey senden sonra
Biraz eksik, biraz fazla.
Sana dokunduğum o gün,
Kalbimden bir yeri kopardım sanki.
O eksik yer hâlâ kanar,
Ama adını anınca değil —
Susunca.
Ben seni beklemeyi öğrendim önce,
Sonra vazgeçmeyi.
Ama ikisi de aynıymış meğer,
Yalnızlıkla kardeş.
Bir gece,
Ay inerken pencereme,
Kendi kendime sordum:
“Bir insan, gidenin ardından kaç defa ölür?”
Cevap gelmedi.
Sadece rüzgâr perdeyi kıpırdattı.
Belki oydın,
Belki de sadece hatıran.
Bir türkü duydum geçenlerde,
Sesinde sen vardın.
Adını bilmeden ağladım.
Gözyaşım değil o —
Kendimden taşıp giden bir hatıraydı.
Şimdi biliyorum:
Aşk bazen kavuşmak değil,
Bir ismi ömrün sonuna kadar saklamak demek.
Bazen de,
Bir fotoğrafın karşısında susmayı öğrenmek.
Git…
Ama giderken arkanı dönme.
Çünkü ben bakarsam kalırım,
Sen bakarsan dönersin.
Ve bu hikâyeye artık dönmek yakışmaz.
Bir vakitler ellerinle başımı okşardın,
“Hiç ağlama,” derdin,
“Her şey geçer.”
Geçti mi?
Belki zaman geçti,
Ama o an hâlâ içimde dondu kaldı.
Şimdi ben,
Bir suyun kenarında,
Yalnız bir ağaç gölgesiyim.
Ne köküm derinde, ne gövdem dimdik —
Sadece bekliyorum.
Bir gün rüzgâr beni devirecek,
Biliyorum.
Ve belki o zaman
Toprak, adını unutturur bana.
Ama bugün değil…
Henüz değil.
Çünkü kalbimde hâlâ
Bir yer var sana benzeyen.
Bir suskunluk kadar uzak,
Bir nefes kadar yakın.
Git artık…
Ama bil ki,
Her gidiş bir azalma değil,
Bazen de bir dua biçimidir.
Ve ben dua ediyorum şimdi,
Sessiz, yalın, ağır bir kabullenişle:
“Ne ağlarım, ne unuturum…
Sadece senden yavaşça eksiliyorum.”
5.0
100% (1)