2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
80
Okunma
Gümüş nehir süzülür usul usul,
Dicle’nin serinliğinde yorgun gölgeler
Sedir ağaçları fısıldar eski sırları,
Yükselir maviye doğru,
Ve baharın kokusu çöker taş sokaklarına
Ey Bağdat
Bir feryat saklıdır taşlarının arasında,
Her taşın altında bir acı, bir gözyaşı
Savaşın karanlığı sarmış şehrin ışığını
Çığlıklar yükselir, ama rüzgâr alır uzaklara
Çocuklar koşar sokaklarda ama elleri boş,
Canlar ağlar, umutları gömülüdür enkaz altında
Ve yine de sen güzel Bağdat…
Güzelliği, direnciyle var olan
Gölgesi uzun, ruhu derin
Nehirlerin akarken kan ve yan yana sevincin
Hem aşkın hem de hüznün şarkısını söyleyen
Güneş düşer sarı taşlara,
Dicle’nin suyu parlar,
Rüzgâr fısıldar eski efsaneleri,
Minareler göğe uzanır,
Ve bahar gelir, bir çocuğun gülüşü gibi tazelenir
Ama gölgeler uzun, karanlık derin,
Savaşın sessiz çığlıkları sokaklarında yankılanır.
Evler bomboş, pencerelerden sızar hüzün,
Anneler taşır yüreğinde kayıpları,
Çocuklar öğrenir acıyı çok küçük yaşta
Ve sen… yine de nefes alan
Her gözyaşın bir çiçek açtırır taşların arasında
Ah Bağdat, hem yaralı hem direnen,
Hem düş hem umut,
Bir melodi gibi süzülen tarih boyunca.
5.0
100% (1)