0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
38
Okunma
I.
Gülüşün,
rüzgârın unuttuğu bir bozkırda
aniden açan çiçekler gibidir.
Toprağın susuzluğunu unutturur,
taşların sessizliğini deler geçer,
göğe uzanan yalnızlığa
renk katar.
Bilir insan,
bir kere görünce
Gülüşün asla unutulmaz o sahne;
çünkü gülüşün,
çorak bir ufkun ortasında
sonsuzluğa düşen bir damladır.
Ve ben,
gözlerimi kapadığımda bile
o çiçeklerle bezenmil bozkırı
ezbere bilirim.
II.
Gülüşün,
kurumuş dağların yamacına
kendi kendine açan nergisler gibidir
Yalnızlığın taş diplerinden sızar,
suskun toprağa gömülü
bin yıllık susuzluğu deler.
Sen gülümsediğinde
ufukta kar beyazı bir ışık
süzülür,
ve bütün suskunluk
sen kokar.
III.
Gülüşün,
rüzgârın unuttuğu taşlarda
ateşten bir harf yazar.
Kökü olmayan ufukta
gelincikler ürperir,
göğün kurak nefesi
birden suya dönüşür.
Sen gülümsediğinde
gece, karanlığını bırakır,
yıldızlar birer birer
bozkıra iner.
Ve ben bilirim:
Gülüşün,
hiçbir takvime sığmayan
sonsuzluğun kırmızı mühürüdür.
IV.
Gülüşün,
çorak göğün çatlağına sızan
ilk yağmur damlasıdır.
Kökü olmayan taşlarda
sardunyalar çıkarır,
kör rüzgârın
yüreğini yeşertir.
Bozkırın dili çözülür,
gölgeler susar,
ve ufuk,
senin gülüşünle
kırmızıya boyanır.
Ben bilirim,
o anı yalnız hafızam değil
toprak da hatırlar...