1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
94
Okunma
Kimseye anlatamıyorum…
Ne gözyaşımı, ne yutkunarak sustuklarımı,
Ne her sabah boğazıma dizilen yalnızlığı,
Ne de geceleri yastığıma kazınan o ihaneti…
Biliyor musun, sana “gitme” demedim,
Çünkü kalmak isteyene söylenmezmiş o kelime.
Ama sen gittin.
Ne bir vedaya sığdırabildim seni,
Ne de içimdeki yangına bir sebep bulabildim.
İnsan nasıl yanar ki, bu kadar sessiz, bu kadar derinden?
Sokaklar hâlâ seni anlatıyor bana,
O köşe başındaki banka otururken bıraktığın bakışın,
Elimi ilk tuttuğun anda içime dolan o sıcaklık…
Hepsi hâlâ burada.
Sen yoksun, ama izlerin benden daha canlı bu şehirde.
Ve evet, seni affetmedim…
Ama en çok da kendimi yargılıyorum her gece.
Bile bile sevdim seni, göz göre göre.
Yalanlarına bile sarıldım üşümesin diye içimdeki umut.
Aptallık mıydı bu, yoksa saf bir teslimiyet mi?
Bilmiyorum, çünkü bunu da kimseye anlatamıyorum.
Gözlerime bakınca bir şey var sanıyorlar,
Ama bilmiyorlar ki içimde yıllardır çözülememiş bir dava dönüyor.
Sanık sensin,
Şahit sensin,
Kararı veren yine sen…
Ben ise, mahkeme salonunda yere düşmüş bir mektup gibiyim:
Kimse açıp okumuyor,
Okusa da anlamıyor...
Bir ara seni unuturum sandım,
Kendimi kandırdım belki ama kalbimi asla.
Her gece “bu son” dedim,
Sabah olunca yine içimde seninle uyandım.
Bazı acılar geçmiyor, sadece susmayı öğreniyorsun.
Ben çok sustum.
O kadar çok sustum ki,
Artık kendi iç sesimi bile duyamıyorum.
Şimdi ne zaman biri “Nasılsın?” dese,
Gözlerim cevap veriyor ama dilim yine susuyor.
Çünkü ne kadar yansam da,
Ne kadar içime akıtsam da bu yangını,
Anlatamıyorum.
Anlatamıyorum işte...
En çok da beni yaktığını anlatamıyorum...
SONMISRA
5.0
100% (2)