0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
139
Okunma

Ruhum zemheri,
İçimde donmuş çocukluk kışları var;
kar topuna değil de sessizliğe sarılmış ellerim,
cam buğularına değil, içimdeki buğulanmış hayallere çizilmiş resimlerim...
Kimse görmemiş,
kimse duymamış beni o en soğuk düşlerde.
Ne ateş ısıtır beni,
ne de bahar seslenir uzaklardan.
Gözlerim cam gibi —
Kırılırsa kanar,
Bakarsa yanar.
Kendime bile soğuk bakıyorum artık.
Ne zaman gülümsesem,
bir yerlerim eksiliyor gibi
çünkü bu gülüşler artık ısıtmaz oldu ne beni,
ne de aynadaki yorgun yansımamı.
Sıcak çaylar bile soğuk dökülüyor dudaklarımdan,
çünkü ruhumun içi buzla kaplı,
çünkü ben içeriden yanmak nedir, çoktan unuttum.
Kalabalıklar geçiyor yanımdan,
kahkahalar, sohbetler, koşuşturmalar…
Ama ben hep bir camın arkasından izliyorum hayatı,
sanki bu dünya bana değilmiş gibi,
sanki ben bir başka zamanın
yanlışlıkla bugünde uyanmış bir hatırasıymışım gibi.
Geceleri uyumuyorum,
çünkü karanlık daha tanıdık geliyor bana.
Aydınlık yalan söylüyor bazen,
güneş gülümsüyor ama ben ısınamıyorum onunla.
Ay bile daha gerçek;
çünkü onun yüzünde bile
benim kadar kırık dökük izler var.
Soruyorlar bazen:
“İyi misin?”
Ben de diyorum ki:
“Ben sadece biraz... zemheri.”
Ne desin insan?
Herkes bahar isterken
senin içinde hâlâ kar yağarken...
Ve işte bu yüzden,
bir adım atacak gücüm yok bazen;
çünkü her adımda içimden bir şey daha kırılıyor.
Zaman geçiyor ama ben geçemiyorum kendimden,
çünkü bu zemheri,
sadece hava değil
benim içimde esen bir sonsuz kış…
SONMISRA
5.0
100% (4)