0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
142
Okunma
O ses var ya…
Bazen bir uykunun en derin yerinde, tam da rüyanın kırıldığı o ince çizgide duyduğum,
bazen kalabalığın ortasında bir anda içime dolup her şeyi susturan o tarifsiz yankı;
ne tam bir ses ne de sadece bir düşünce…
daha çok geçmişin tozlu raflarından süzülen bir hatıra gibi,
adını unuttuğum bir duygunun beni hâlâ bırakmadığını hatırlatan bir varlık gibi.
Sanki biri içimde bir radyo frekansına tutunmuş da,
yalnızca benim duyabileceğim bir şekilde,
her suskunluğumda biraz daha açıyor sesini…
Ve ben ne zaman gözlerimi kapatsam,
onun kelimeleriyle doluyor karanlık;
dışarıda gece varsa içimde de bir ezgi var
adı konmamış, belki de konulması hiç istenmemiş bir şarkı gibi.
Bazen düşünüyorum:
Acaba o ses, zamanında söyleyemediklerimin yankısı mı?
Yoksa duyup da inanmamayı seçtiğim gerçeklerin
şimdi ödettiği bir iç hesap mı?
Belki de o ses, hiçbir zaman gerçekten sessiz kalmamış
ama ben onu hep başka şeylerin gürültüsünde kaybetmişim.
Ve artık anlıyorum ki,
o sesin taşıdığı her kelime,
bir zamanlar üzerini örttüğüm duyguların yeniden doğuşu;
bir bakışın yarım kalmışlığı,
bir veda cümlesinin boğazda düğümlenmiş hali,
ya da belki de “keşke”lerin
hiç gitmediği o dip köşe.
O ses…
Bana bazen “git” diyor,
ama hemen ardından “bekle” diye fısıldıyor aynı tonda.
Çelişkileriyle büyülüyor beni,
çünkü o ses aslında ben değilim ama
benim en derin halimle konuşuyor.
Ve işte o yüzden susamıyorum.
Çünkü bir gün o ses gerçekten susarsa,
ben kim olduğumu unutacağım diye korkuyorum.
SONMISRA
5.0
100% (3)