Şimdi hangi sonbahardayım
İbadet ederken mevsimlere
Ben şimdi kaç kez yenildim
Perişan bir kapıdan çıkarken
Yaşam bir kemik gibi batıyor,urgan bedenime
Arabesk kalmak
Soylu sancılar karşısında ...


Bilemezsiniz, derimin altındaki sert toprağı
Filizlenmenin günah olduğu coğrafi ikilemi
Düşmanlarımla aynı kaptan yemek yedim
Babamı hep kirli havalarda andım
Beslenme çantam loş bir merdiven gibi kokuyordu
Gizlice soludum,Nalan’ ın iç çamaşırını
Beni anlatmak kimin haddine!.


Aşk, erken bir sevişme
Bir adamın ve bir kadının büyük şairler aradığı bir cografyadır aşk...
Kuytu bakışlı siyah gözlerim şaşırmış aşkı ve adaletin ibresini
Aşk mı?
Hepimizin yüzünde yalana benzer teselliler
Sanki birimiz doğru baksak,hepimiz öleceğiz
Aşk’ ı anlatmak kimin haddine!

Eğilip başımı içimden geçtiğim anlar oluyor
Çiçekleri yol bilmişim bir kere
Arıyorum , duramam!
Devrik cümleleri uygarlıktan kurtaracak bir edebiyat..
Çıplak ayakla betona basıyor şiirler ve sonra sancılar...
Şiirleri anlatmak kimin haddine!

İsmimin baş harflerinde sabıkam
Dünya’nın hain uykularında uyudum
Fikrimdeki telaşlar ,dünyanın yüzünde bir sürgündü
Yenildiniz mi bir defa
Açlıgı ve soğuğu öğretirler
Sonra dövüşmeyi
Ve sonra ölmeyi
Dünyayı anlatmak kimin haddine!