Okuduğunuz
şiir
2.6.2023 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Kafa Karışıklığı
Hiçbir tanrının gücü yok beni affetmeye Ki ben iman ettiğim yoldan yeni döndüm Oturup ağladım Utandım yüzümdeki araf kadar derin çizgilerden Utandım ardından bıraktığım ,kırgın ve kırık aynalardan Alnımdaki kederi sildim Babamın kirli mendiliyle
Utandım merhaba derken Dilini bilmediğim dünyaya Bir çingenin izolasyonu var ruhumda Eşitliğe dair fikirlerim yürürlükten kalkıyor O zaman bir kedi sevmeliyim Yaşasın kedilerin eşitliği!
Çekil diyorum önümdeki kadere Bir kadın sigara uzatıyor o anda Dumanı karışıyor mürekkebime Çekiliyoruz önünden kaderin usulca Mahsur kalıyoruz mısralarda Bir şiir daha okusak öleceğiz
Kafam karışık.. Dünden kalma Kafka dokundu belki Babasına yazdığı mektupları neden okudum ki
Betonlaşmış bir uygarlık atıyor soluğumda Ben ağaç dikmeye gidiyorum
Beynim nükleer bir tehlike Fırlatacağım vücudumu dünyaya Yapacağım bu kötülüğü Yapacağım bu iyiliği
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ne çarpıcı bir tasvir; "Betonlaşmış bir uygarlık atıyor soluğumda Ben ağaç dikmeye gidiyorum" söylemi. Çağımıza damgasını vuran, içi acıtıcı, keder yüklü bir ifade. Öyle ya ağaçlar katledilirken, soluksuzluğumuz kaçınılmazlaşmakta her geöen gün biraz daha...
Şiir, ağlayan bir çocuğun gözyaşlarını anımsatıyor bana. Ve insan olarak çıkmazda oluşumuzun özeti gibiydi...
Ne çok tezatız hislerimiz ve düşündüklerimizle Karl Marx diyalektiği savunurken haklıymış meğer!! Yaşam zıtlıklar mücadelesi...Aynı yönde hemfikir olsa keşke ve de güzel olandan yana bütün zıtlıklar...offf karıştı kafam bakmayın saçlamalamalarıma...😊 Güne yakışan şiiri ve şairini kutlarım Selam ve muhabbetle.
kafanız karışmasın, çatışmasın ruhunuz kafası nükleer basan aşklarla harf olun ve unutun artık saymayıda gözlerinizin arkasınada yastık koyun kısın yada söndürün bakışlariınızıda.. nasıll daha rahat di mi öyle🙃
Şöyle mi demeli? İnsanın nihayete varışının hız dönümünde belki de son nefesin başına otağını kurmuş şeytan oturuyordur… Kim bilir? İnsan bir muamma! Muhakemesinin yetersizliği nispetinde fikirsizliğin uçurum uçlarında dolaşırken, kendini aynı zamanda dev aynasında görebilecek kadar kibrin uşağı bir varlık… Ve çok güzel ifade ettiğiniz gibi, yeryüzüne en büyük tehlike diye adlandırılan kimyasal ve nükleer silahlardan bile daha tehlikeli olabilecek kapasitede bir beyin taşıyan, farkındalığı olursa kıymetli, ama ilim ve bilimle dahi insanlığını kazanamamışsa o nispette de zararlı bir varlık… Ve işin en kötü yanı, iyilik, her şeyi sevme, her şeyi güzel görüp düşünebilme ve mutluluğu özünde yaşabilme kapasitesi olabildiğince yüce bir varlığın, sanki toplumsal ve bilimsel deneylerle bilinçli bir şekilde karamsar, kötü, bencil ve her şeye zarar veren ucube bir varlığa dönüştürülmesi olsa gerektir… Ama şurası muhakkak ki, insan yaratılışına bakmak zorundadır, ve yaratılışın nihayetinde ölümün de başına geleceğini ister düşünmekten kaçsın, ister kaçmasın kabul etmek zorundadır. Yaratılışın özündeki en önemli şey ise, her şeyi kuşatan bilginin muazzamlığıdır. Yani bilgi aslında şu kainattaki en hayret verici ve muazzam şeydir. İnsanoğlu, denizlerin diplerinden, balta girmemiş ormanlara, dağların zirvelerine, gökyüzüne, aya, güneşe, gezegenlere, samanyoluna kadar, kısacası tüm evrene bu bilginin verdiği enerji ve haz ile merak salar, ilerler ve ölümle dahi son bulsa o bilgiyi gelecek nesillere miras bırakır… Bu tanımladığımız bilgi de ise, ister kabul edilsin, ister edilmesin asla kimsenin inkar edemeyeceği muazzam bir intizam, düzen, akıl ve matematik hüküm sürmektedir. Ve bir şey de düzen, intizam ve akıl varsa -ki kat’iyyetle var, inkarı cahilce bir inattan öteye geçemez- onu yapan muhakkak ki vardır. Ve bu bizim yani insanın kapasitesinin çok çok ötesinde, bilginin de ötesinde yaratma ile başlayan inanılmaz ve hayret verici bir bilinmez, muammadır. İnsanlığın özüne baktığımızda yaratılışına konulan ebedilik hissi ve inanma dürtüsü nedeniyle, kadim asırlarda peygamberlerin getirdiği inançtan sapmaların olduğu her zeminde mitolojide de sık sık gördüğümüz gibi çeşitli tanrılar ve putlar uydurulmuş ve onlara tapılmıştır. Yani insanlık, her dönem ve zeminde inanca dair muhakkak arayışını sürdürmüştür. Hatta, ateizm, panteizm, spiritüalizm v.b. tüm izmlerin özünde de inanmamaya inanç ya da çok tanrıya inanç vardır ki, inanmamak da inançtır nihayetinde… Tabii ki ve muhakkak, fikre ve düşünceye hem değer vermeyen hem de fikri ve düşünceyi kendi emellerine alet eden toplumlarda özgür düşüncenin noksanlığı nispetinde, zihinler dumura uğrayacak, ve az sayıda insanın fikre verdiği değer de zararlı addedilecektir. Nihayetinde özden kopuk, araştırmadan, plansız, sistemsiz ve düşünsüz hayatların varacağı noktanın akl-ı selim bir yer olacağını iddia etmenin de -çoğunluğu dahi teşkil etseler- iddia edenler cihetinden ancak onların cehaletine delalet edeceği izahtan varestedir. Nihayetinde dinlere inanmak ya da inanmamak, inanmak ya da inanmamanın sonuçları olacağını kabul etmek ya da etmemek, kişinin kendi iradesi ile karar vereceği bir olgudur. Ve dinlerin de özüne baktığınız zaman, asla kişinin iradesine karışılmasını kabul etmez. Ancak, somut ve bilimsel olarak, yaratılıştaki düzen, insicam ve intizamın var olduğu gerçeğini ne inanç ne de inançsızlık bağlamında inkar etmek mümkün değildir ve böyle muazzam bir işleyişin tesadüfi olduğunu kabul etmek inat ve akıldışılığın ötesinde bir şey değildir. Oysa ki, hayat güzeldir, anlamlıdır ve her türlü sıkıntıya, kötülüğe rağmen yine de yaşanılasıdır… Günümüzde yaşadığımız sorunlarla baş edemeyen insanların kendilerini kötü alışkanlara vermeleri, akli ve bedeni hastalıklara tutulmaları ve inançtan uzaklaşmaları aslında toplumların bilinçli olarak inanç ve fikirden koparılmalarıyla birebir ilişkilidir. Oysa, bilginin varacağı yer insanlığa fayda vermiyorsa, bu inanç olsun, felsefe ya da izm olsun farketmez, muhakkak ki mecrasından saptırılmıştır diye düşünüyorum.
Şiirinizi okuyunca, gecenin bu vaktinde uzun bir yorum ile sayfanıza misafir olmak istedim. İnsanın içindeki tabiri caizse patlamaları, isyanları ve savaşları öyle güzel kaleme almışsınız ki, “yapacağım bu kötülüğü, yapacağım bu iyiliği” ikilemi ile bu hali muazzam mısralaştırmışsınız.
derdi çapından büyük olan bu dünyaya kafa tutmanın bir getirisi yok yine de o kafa karıştıran insansı , çözümsüz d-uyumsamalar "izole" edilmiş insan - tanrı- bağışlanmak her bir şey var buralarda belki bir öfke birliği bile kurulabilirdi O*na...
"beynim nükleer tehlike" dediniz ya ironik bir meydan okuma gibi --az ötemizde savaş var beyinsizler yüzünden bir yığın masum insan yitip gidiyor gerçek bir nükleer tehlikenin her gün kıyısında dolaşıyoruz kimin umurunda ?...
güne gelmeniz çok iyi olmuş,okudum ,yazdım içimi döktüm azıcık...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.