0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
201
Okunma

Bir vakit “medeniyet” diye nârâlar atıldı,
Lâkin milletin gönlüne zehirli kadehler katıldı.
Sarayın içinde şatafat, sokakta açlık, sefâlet,
Bir elde adalet terazisi, ötekinde menfaat...
Ziyâ aradık, zulmet çoğaldı;
Hak dedik, riyakâr sözler doğaldı.
Meclis açıldı sözde hürriyetle,
Ama hakikat zincirlendi cehaletle...
Değişti mi sahne? Hayır, perde aynı perdedir,
Yalnızca maskeler başka, oyun aynı derttedir.
Bugün de dünkü gibi, rüşvetle yükselir mertebe,
Ehline değil, dalkavuğa emanet verilir beheme...
Millet aç, çocuk işsiz, tarlalar susuz,
Ama yönetenler için hepsi masal, hepsi uydurulmuş.
Mazlumun çığlığı semâya çıkar, yıldız işitir,
Fakat saray odalarında kulak sağır, gönül kış işitir...
Bir sabah uyanır halk, sofrada ekmek yok,
Bir akşam yatar çocuk, gözünde umut yok.
Sokaklarda öfke, hanede hüzün,
Ama kürsülerde nutuk, sözde düzen, sözde düğün...
Sorarsın: “Neden bu hâl?” Cevap gelmez, susarlar,
Çünkü vicdanı sormazlar, yalnız kendi paylarını hesaplar.
Bir milletin gözyaşı, onların gözünde değersiz,
Çünkü iktidar onların nazarında tek gerçektir, tek denksiz...
Lâkin unutmayın ey gafiller! Tarihin defteri açıktır,
Görmez misiniz? Her zulüm sonunda yıkıktır.
Karanlık sanmayın ki bâkîdir,
Bir gün güneş doğar, geceler lâkîdir.
Mazlumun ahı semâda yıldırım olur,
Zâlimin saltanatı yıkılır, kum gibi savrulur.
Tarih, tekerrür etmez akılsız için;
Aynı hatayı yapanı, defterinden silmez hiç...
Milletim! Karanlık çoktur ama yürek daha büyük,
Her yangının küllerinden doğar bir çiçek, bir ülkü.
Hakikat gecikse de sonunda parlar,
Bir mum yeter, bin yıllık karanlığı yakar...
Ziyâ Paşa derdi ya: “Ayinesi iştir kişinin…”
Bugün de böyledir; söz değil, amel diriltir milleti.
O vakit kurtuluş gelecek,
Ne rüşvet kalacak, ne de gaflet...
Erol Kekeç/25.07.2025/Sanccaktepe/İST
5.0
100% (1)