5
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
440
Okunma
Gözlerimi açıyorum. Alabildiğine boşluk, derken Siyahlı Kadın,
O, orada ay ışığı altında öylece susuyor.
Bir şarkısı var suskunluğunun, karanlık nehirler gibi akıyor.
Etrafında şarkıya eşlik edip dans eden kız çocukları, belki
kimliğini kaybetmiş birkaç kalp beliriyor.
O, orada öylece susuyor. Şimdi bir rengi var suskunluğunun.
Kırmızı şarkılar gibi akıyor.
Derken gökten bir gülümseme düşüyor. Karanlık
kırmızı nehirler gibi bir şarkı yükselip
boşluğa melekler çiziyor.
Toprakta bir kıpırtı...
Meleklerin kalp verdiği
belki
bin yıllık bir gülümseme ağaç oluyor.
(İki yüzü var ağacın. Adam ve kadın. Yüzler bazen ayrılıp bazen birleşebiliyorlar.
Vücuda bürünebiliyorlar. Birbirlerine dokunabiliyor, iki gölge gibi dans edebiliyorlar.
Bazen Portekizli gemicilerle, bazen bir balinanın geçişiyle yol alabiliyorlar.
Burada bütün hikaye, susuşun güzelliğine göre belirleniyor.)
Siyahlı Kadın, O, orada ay ışığı altında öylece susuyor.
Ve hâlâ şiirden de güzel.