15
Yorum
41
Beğeni
0,0
Puan
319
Okunma

Çam kokulu anılar kalıyor ardımda
Her sabahı ısıran saatlerle uyanıyorum
Göğsümde paslanmış bir çift anahtar
Dilimde yarım kalan eski bir çocuk şarkısı
Gün henüz dağılmadan
Kendi içine çöken kelimelerle kavga ediyor sessizlik
Bir pencere var orada
Rüzgarların kirlettiği
Bakışların değdiği camda hala izlerin duruyor
Dudak kenarında kuruyan bir kahve lekesi gibi
Suskunluk damlamış her köşeye
Telvesinde yitip gitmiş fallar
Omuzlarımda bir sonbahar daha taşıyorum
Radyoda eski bir şarkı "Eylül’de gel" ile birlikte
Her adım başka bir sessizliği eziyor altında
Ellerimde tutulması unutulmuş kapılar
Duvarlardan birkaç tuğla düşmüş sanki
Zaman....
Geçmişin omzuna yaslanmış bekliyor
Neyi ve kimi bilmem ama
Tuğlalar düşüyor z/a/m/a/n/ı/n harflerine
Göz çukurlarımda gece birikiyor
Anlamlar çırılçıplak kalıyor karanlıkta
Her sabah biraz daha eksiliyor adım
Yankılar uzaklaşıyor sesimden
Dudaklarımda solmuş bir "gitme"
Ne kendime ne sana söylenebilmiş
Karşıyaka suskun
İçimde bir martının kırık sesi
Ufalanan ekmek parçaları gibi dağılıyor hatıralar
Alnıma düşen her kar tanesi
Unutmam gereken bir harfi hatırlatıyor
Ömrün kıyısında tutunmaya çalışıyorum
Dalgaların ezberinde unutulmuş taşlar gibiyim
Kimsesiz biçimsiz
Ama hep oradayım
Şimdi sadece diyorum ki
Bir düşte bul beni
Tenhalığın içinde sessizliğe gömülü bir gecede
Çünkü hiçbir hırka
Isıtmıyor insanın eksik yanlarını