11
Yorum
41
Beğeni
0,0
Puan
491
Okunma

(bir kalbin yıkıntısından)
bir şehri unutur gibi unuttum kendimi
ne kaldıysam artık
ne değilsem ondayım
saçlarımdan geçerken rüzgârın sureti
sustu gökyüzü
ben sustum ağlayarak/çağlayarak
kendi kendimi dağlayarak
yorgun bir harfin üstüne düştü kader
bir elif boyu kadar suskunum sana
açmadım dualarımı kilitli kaldı kapılarım
yokladım aynaları
gözlerimde geçmişin kül tutmuş avlusu var
çünkü sen geçtin
sokak lambalarının titreyen kalbinden
çünkü ben bekledim
vakit namazı gibi çırpınarak
sessizliğe gizlenmiş saatler kadar
kanarken zamanı seyrettim
bir sevda değil bu
bir düş kırılması da değil
bu ellerimle mezar kazdığım
adını hâlâ anmaya kıyamadığım
bir gidişin ta kendisi
kalbimse?
kanı çekilmiş bir taş gibi
diline suskun bir şair gibi
zamanın çürüttüğü bir cam parçası gibi
bazen diyorum
bu şehir de senin gibi
önce sever
sonra terk eder insanı
önce alıştırıp
sonra unutur
önce rüya…
sonra…
küf
ve bir melek geçerken içimden
ağlıyorum
hiç kimseye belli etmeden
bil ki sevgili
gecenin ortasında bile kar yağıyor kalbime
ve hâlâ
çözülüyor
üzülüyor
özlüyorum...