0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
165
Okunma

Eylül akşamı, sessizliğe gömülmüş şehir
Adını sayıklarımda, her köşe bir boşluk gibi
Rüzgârın uğultusu dudaklarımda adını taşır
Gözlerim sana hasret, ellerim soğuk ve yalnız
Yine bir eylül akşamı, sokak lambaları titrer
Sen yoksun, ama her gölgede izini ararım
Kalbim kırık bir mürekkep gibi dökülür defterime
Sana “gel” demek isterim, ama suskunluk ağır gelir
Yağmur damlaları birer birer düşerken kaldırımlara
Her biri senin suskunluğunu anlatır bana
Bir zamanlar elimde sıcacık duran ellerin
Şimdi uzak, soğuk bir rüyanın içinde kayıp
Bir cigara yakarım, dumanına yüklerim içimdeki yangını
Sanki her nefes, senden kalan bir anıya dokunur
Gözlerim, gökyüzünde arar o eski bakışlarını
Oysa bulduğum sadece, karanlığın sessizliği
Eylül akşamı, adını fısıldar rüzgâr
Her sokak başı, seni bana hatırlatır
Ve ben, zamanın ortasında, çaresiz bir bekleyişte
Sensizliğin en derin yerinde, kendime bile yabancı
Sensiz geçen her gün, içimde eksilen bir parça
Ne konuşabiliyorum, ne susabiliyorum artık
Adını içimden söksem, kalbim de sökülür sanki
Ve anladım…
Bazı ayrılıklar, ölümden bile sessiz
Ama insanı hayatta en çok onlar öldürür.
5.0
100% (3)