0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
141
Okunma
Bir temmuz ayının yavaşça bitip, ağustosa kapı aralanışının ardından, insan neyi beklemeli?
Ardında beni bekleyen, yeni yeşerecek hayalleri mi, yoksa geride bıraktığımı sandığım acıların gölgesini mi izlemeli? Kalbimdeki o derin sızıyı içime sindirmeyi mi öğrenmeli, yoksa kafamdaki o durmak bilmeyen sesleri mi dinlemeli? Ciğerlerindeki havasız havayı mı kabullenmeli, yoksa her gece içe çöken o yalnızlığı mı?
Rüzgârların esintisine kapılıp kaybolan düşleri mi beklemeli insan? Yeniden inşa edeceği bir umudu mu görmeli o ufukta? İçine yama gibi yapışan korkuların önüne geçebileceği o cesur anı mı beklemeli?
Her bir melodide o anlara tekrar tekrar gitmeyi mi beklemeli insan? Yoksa o melodileri hayatından tamamen çıkarmayı göze aldığı, o kırılma anını mı?
İnsanoğlu sürekli bir bekleyiş içindedir derler ya, belki de en zoru, neyi bekleyeceğini bilmektir.
5.0
100% (1)