0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
131
Okunma
Bir kibrit çak,
Halihazırda yanan yüreğim,
Küle dönsün.
Dağılsın dört bir yana.
Belki dağıldıkça onlar,
Sitemim ulaşır Yaradan’a.
Öyle başıboş alevler görmez beni.
Cehennemin yedi katı varsa,
Benim için ayrılmıştır dibi.
Bu dünyada öyle canım yanıyor ki,
Bazen acıtmaz gibi geliyor,
Cehennemin dibi.
Gözlerine perde inmiş,
Beni göremiyorum ki sen.
Öyle çok anlatırım, konuşurum ki dinlesen.
Şaşar kalırsın.
Çabam da nafile,
Ne kadar seversen seveyim seni,
Sevgimi çöpe atarsın.
Karanlıktayım, ne tarafa dönsem farksız.
Bir ışık girdi ki aleme, gözüm kamaştı.
Biraz alışınca gözlerim, silüetini fark ettim.
Pasparlak ışıkta silüet mi?
Deliriyorum galiba.
Işıklar kapandı tekrardan,
Sevgilimi göremedim.
Bir böcek gibiyim, farkındayım.
Ne ben kurbağaya dönüşürüm,
Ne de sen beni öpersin,
Yaprakları kopmuş dal gibi,
Savrulmamı izlersin.
Bir kalem bir de kâğıt gerekli,
Günahlarımın kaynağına inmek için.
Belki bir gün kurur o kaynak.
Kalbini çekersen benim için.
Yaşanmış bir dünyanın ne anlamı kalır ki?
Olasılıkları özleyen birisi için.
Aşkı tanımlamak için mitlere mi ihtiyaç var?
Zira ben Mecnun falan değilim.
Senin hayaline yenik düşmedim.
Yaradan’ı sayende keşfetmedim.
Hep gönlümün bir köşesindeymişsin gibi,
Kendini göstermeni bekledim.
Sen bir merhemdin, artık kurudun gittin.
Ne bir şifa var sende ne de bir huzur.
Yaşamayı senin için istediğim günlere acıyorum.
Zira ne akıl bıraktın bende ne de bir damla huzur.
Yaşamış olmak için sevmekten kaçmıyorum.
Şimdi söyle bana, nerede söylediğin kusur?
Yoksa artık senin gibi değil miyim?
Acıyı öyle bir çektirdin ki, yaralar başlattı bir asır.