0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
199
Okunma

Sövmek geçiyor içimden,
dilimin ucunda bir ordu duruyor.
Ama ben,
her küfrü yutuyorum,
boğazıma üç nokta saplayarak.
Üç nokta...
Ne çok şey sığıyor içine.
Bir isyanın ayak sesi,
bir çığlığın parmak izi,
ve Allah kahretsin diyemediğim herkesin sureti.
O zalimlere,
süslü hainlere,
sessizliği meziyet sanan yüzsüzlere
üç nokta fırlatıyorum.
Şeytana atılamamış taşlar gibi,
içimde büyüttüğüm sabır yumruklarını
bu suskunluk mermilerine sarıp gönderiyorum.
Duymuyorlar.
Belki bilerek,
belki alışarak.
Ama bir gün
o üç noktalardan biri
bir kurşun olur,
bir cümleyi bitirir.
Kravatla cinayet işleyenlere,
adaleti çantasına koyup
mahkemeye rüşvetle girenlere,
Saraydan çıkmayan yüzlere,
gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenlere,
ekmeğimizi küçültüp
faturamızı büyütenlere,
Her şehit cenazesinde Allah’ı hatırlayıp
sonra Şeytan gibi unutanlara...
Üç nokta gönderiyorum
susarak bağırmanın en kara haliyle.
Yoksulun cebini soyarken
yardım kolisi uzatanlara,
aç çocuğun annesine
sabır telkin edenlere,
merhameti reklama dönüştürenlere...
Her biri için üç nokta yazıyorum defterime.
Ne bir kelime eksik,
ne bir küfür fazla.
Sonra ne mi olacak?
Sustuğumuz ne varsa
bağırır gibi okunacak.
Tüm zalimlerin adları
bir kitapta toplanacak.
O kitap okunmayacak...
Üç noktayla,
bir ünlem işareti yapılacak. (Zombîrûnî)
5.0
100% (2)