0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
67
Okunma
Onu ilk gördüğümde bir sonbahar akşamıydı.
Hava, yalnızlığın rengini almıştı;
Gri, küskün ve kırılgandı.
İnsan, bazen birini ilk gördüğü an
Kalbinin bir yerinde sessizce yer açıldığını hisseder ya…
Ben o an sessizliğime yeni bir misafir almıştım.
Adını bilmiyordum, gözlerini de ezberlememiştim daha.
Ama nasıl oluyorsa, yokluğunu daha en başından hissettim.
Belki de bazı insanlar,
Daha gelmeden eksilmeye başlar içimizde.
Günler geçti. Konuştuk.
Güldük. Sustuk. En çok da sustuk…
Ben sustuğumda kalbim konuştu;
O sustuğunda ben susmak istemedim.
Her cümlesi, içimde boş odalara çarpıp geri döndü.
O bilmeden, ben ona her şeyimi anlattım.
O bilmeden, ben ona kalbimin en kırık yerinde yer ayırdım.
Sonra gitti.
Gitmek ne garip…
Bir insanın sesi, bakışı, soluğu bir anda yok oluyor;
Ama bıraktığı kırıklar, içimde
Çoğaldıkça çoğalmaya devam ediyor.
O günden sonra içime kapanan bir gökyüzü oldum.
Ne kimse baksın istedim içime, ne de anlayabilsin karanlığımı.
Çünkü anladılar mı, canım daha çok yandı.
Çünkü yaralarımı bilen, hep daha çok kırdı.
Artık kimseye anlatmadım onu ve yaralarımı.
Sorarlarsa, ..yok.. dedim.
Adı anıldığında içim titredi,
Ama dudaklarım onunla susmayıda öğrendi.
Çünkü bazı acılar anlatılınca daha çok büyüyor.
Ben onu içimde gömdüm.
Ne mezarı var, ne çiçeği.
Ama yerini biliyorum.
Sadece ben...
Onun gidişinin üzerinden günler aylar geçti.
Zaman, unutturur dediler.
Ama bazı yaralar iyileşmek için açılmaz, ölmek için kanarmış.
Ben, her gün yeniden kanadım.
Sabahları onun adını içimden silmeye çalışarak uyandım,
Geceleri susarak ağladım.
Çünkü konuşursam dağılırdım..
Hiç kimseye anlatmadım onu.
Ne anneme, ne dostuma, ne de bir gün (Seni seviyorum) diyen ona..
Çünkü o bende artık bir sırdı.
Ve bazı sırlar, mezara kadardı
Zamanla sesini unuttum.
Yüzü, rüyalarımda artık daha az belirir oldu.
Ama içimde hala öylece duruyordu.
Ne gidebilen, nede kalabilen biri vardı.
Sonunda anladım.
O beni başka kollarda unutmuştu.
Sevda sanıp kendini öyle avutmuştu
Belki hatırladığında beni bir yabancı gibi,
Bir eski şarkı gibi anıyordu.
Ama ben…
Ben hala onu yaşıyordum tepeden tırnağa..
Her gün biraz daha eksilerek,kalbime dargın,sitem ederek..
Ve bir gece…
Her şeyden vazgeçtiğim o sessiz gece,
Çekmecemde eski bir fotoğrafı duruyordu karşımda
Gülümseyerek bakıyordu gözlerime.
Bense, gözyaşlarımla o gülüşü sildim.
Kalemimi aldım.
Son bir mektup yazdım..
Ben seni hep içimde sakladım.
Şimdi içimle birlikte seni de götürüyorum.
Bırak kimseler bilmesin bendeki yerini.
Bir gün pencerene konan haber güvercinleri
Sessiz bir intihar mektubu gibi kalan bu satırların yanında,
Bir beden bulundu diyecekler sana..
Kalbi çoktan durmuştu.
Ne doktorlar, ne adli tıp…
Kimse anlayamadan hayatı son bulmuştu
O kalp zaten yıllar önce kırılıp yok olmuştu,
ve bir insan en sonunda
içinde susturamadığı kırıklarla ölür zaten diyecekler.
Ve o günden sonra kimse onun yaralarını bilmedi.
Çünkü o çok sevmişti
Çünkü o, sevmeyi ona anlatamamıştı.
Çünkü o, sadece bir kişiyi sevmişti.
Ve onu da sustukça kaybetmişti...
Ve sonra mezar taşımda bir şiir yazacak
Bırak bilmesin, onu hiç kimse
Bir gülüş uğruna tükendi sessizce,
Bir yalancı aşk uğruna gömüldü gizlice
Sevdi, severek seyretti sonunu çaresizce.
Ve şimdi burada yatıyor sevdalı bir deli.
Ne seveni var, ne de özleyen kimsesi..
Sadece mezar taşına yazıldı bilinmeyen gerçeği
Yüreklice sevdi, bir ömre sustu bedeni
O sevda ile birlikte toprak oldu hırpalanmış yüreği.
Söyle, şimdi bildinmi beni.. Ben solmuş bir kır çiçeği…
Şiir : Gizemce Gizemli Şiirler
5.0
100% (3)