0
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
225
Okunma

yüreğim/e..
peki
sus/alım
konuşmayalım
ağız boşluğumda
tutup seni
yutkunup
yutkunup
ne anlatabilirim şimdi?
çünkü sen,
tren raylarını
sevdin çokça.
ben,
vapurları
bu yüzden kestim
saçlarının kırıklarını
kestim sözümü
ve bende
dönüp arkamı gittim…
mavi bir bulutun
terkisindeyim
heybemde dağlarından
çaldığım patika
avuç içlerimde
gelişi güzel
sorgular ki
salondan odaya
ve sonra duvara dokunan
parmak uçlarıN kadar
yüreğimi acıttı
düşlerimdeki şeytan!
oysa gözlerin
gelincikler ekiyordu
gecenin çıkmazlarına
zamAN büyüyorken
yüreğimin avlularında.
terk edilmiş şehirler gibi
toprağıma sığmıyordum
yokluğunda/
önce harfler vardı ve sonra
kırıp dallarını maviye boyadık
gök/
yüzünün
boğazımızda
düğümlenirken harfler
etkisi geçmiş heyecanlar
içindeyken
biz/
avuç içlerimizdeki izlerden
tuttuğumuz yası silip
kırdık muammasını kelimelerin.
tamam!
peki…
hangi yana dönsen yüreğim..
yokluğunda/
rüzgarı dayayıp şakağına
yaprakların göçüne
son/baharlar adıyorum
camlara bırakılan dokunuşların
kum fırtınalarını çağırdığı
dudAKlarına ki
derinde miydim
yoksa teninde
gidemiyor musun
ölmek istediğinde
ve kalamıyor musun
hissetmediğin bir ten de.
bir düşü/şü üzerime çekip
odalarca
aynalar çarpıyordu yüzüme
yokluğunda
noktası eksik bir harf
dudak izini vuruyor kaburga kemiklerime
bütün gidişlerin
afyonlu sabahlara uyanıyor.
dağılsa saçlarında rüzgar
beklediğin yerde kış ki
ayaza çarpıyor bedenim
yokluğunda…
(...)