1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
151
Okunma
Gözlerinden düşen rüzgârla ürperiyor duvarlar,
her köşe, seni anımsatan bir yankı.
Sokak lambaları titreyerek hatırlıyor
elinin gölgesini,
geçip giden bir kuşun kanadında kaldı adın.
sen gittin,
gökyüzü eksildi
mavi artık tam değil,
bulutlar telaşla sana benzeyen şekillere giriyor.
ay, geceleri artık sessiz bir tanık,
gözlerini unutmamak için
her gece yeniden doğuyor.
Ve ben
adını içime kıra döne çeken
bir rüzgâr oldum,
savruldukça sana varan yönleri arayan.
bir cam kenarında solan sardunya gibi
yalnızlık büyüyor içimde
senin susuşunla konuşuyor
her sessizlik.
Biliyorum,
bir adım ötemde bir başka zaman var;
orada
henüz ayrılmamışız,
bir şiir gibi iç içeyiz,
bir çay demliyoruz belki,
bir dudağın kıyısında
gülümseyerek unutuyoruz bu şiiri.
Ve sonra,
bir sabahın ince tülünde
bir kelebek konuyor avuç içime.
Anlıyorum:
hiçbir gidiş sonsuz değil.
Bazı yollar
umuda dönüyor sessizce.
Bazı gözler
uzaktan da olsa hâlâ ışıyor.
Bir gün,
belki yeniden rastlarız
senin kokunu taşıyan bir rüzgârda,
bir yağmur damlasında,
ya da
hiç kimsenin bilmediği
eski bir şiirin tam ortasında.
Ve o gün,
gözlerinle karşılaşır ilkbahar,
yıllardır susan saatler konuşur,
zaman düğümlendiği yerden çözülür
çaylarımız soğurken elimizde
yılların kırık aynasında
kendimizi yeniden buluruz.
Saçlarına karışan sessizliği
ellerimle çözmek isterim.
"geçti mi?" diye sorarsın belki,
ve ben
“Bizi bekliyordu her şey” derim
ağaçlar, deniz, o eski bank.
kuşlar tekrar alışır adımlarımıza,
şehir bizi tanır,
gökyüzü tamamlanır.
artık eksik değiliz.
birbirimize kavuşan iki nehir gibi
aynı denize akarız.
geçmiş bir çini deseni gibi durur içimizde,
ama artık çatlak değil
tamamlanmış bir resimdir aşk.
5.0
100% (1)