1
Yorum
18
Beğeni
4,5
Puan
283
Okunma

İçimde garip bir huzursuzluk,
adını koyamadığım
bir korku.
Can cana çarpıp kedere düşüren.
Sırlı camlardan kaçırdığım gözlerim,
yağmaya amade hüzün.
Gülümsemek,
yüz yüze çekilen perde.
Buzdan ellerim,
tir tir nöbetlerinde gecenin.
Ateş kütlesinden
kopup
yeryüzüne kayan taşlar,
elmaslar,
pırlantalar,
yakutlar…
Arşın hazinesinden
arzın hissesine düşen
ışıltılar.
Sus,
söyleme ne nedir
gerçeğini.
Düş kurmak son defa
güzel olan herşey gibi
sebebsiz sebebimiz…
İyi misin.
İyi miyim.
İyi miyiz.
Bilmediğimiz
ne çok şey…
Yüzünü gösterince
güneş,
ısındı havalar.
Şaşırdı toprak,
şaşırdı sular,
çözüldü donlar…
Issız bir yolda yürürken
kaybolmayı diledim.
Gök köprüsü altında
cana düşen kıvılcım,
tutuşan ormanlar,
kendi yangınında kavrulan çöl.
Susuzluktan çatlamış
vadinin
kalbinden bildiği
sırlı ışıltı hayal-i Leyla.
Ne âlâ ateş deryasına düşen damlayı görmek…
Ne âlâ ateş deryasında "mumdan kayıklar yüzdürmek..."
“fuzuli "o balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler!”
Sude Nur Haylazca
(Vaha Sahra)
5.0
88% (7)
1.0
12% (1)