Alıştım artık sensizliğe.
Her sabah günaydın demiyorum mesela kimseye.
Ya da her saniye sevdiğim diye kimseye seslenmiyorum.
Sokakta, kahvaltıda, evde, hatta
dünyada alıştım sensizliğe.
En sevdiğim
yıldıza bakmıyorum artık.
Çünkü üzerinde senin resmin var.
Lavantalı kokulardan uzak duruyorum.
Hepsinde saçların kokuyor.
Çay da içmiyorum, mesela hiçbiri senin demlediğin gibi olmuyor.
Sinemaya gitmiyorum.
Patlamış mısır yemiyorum!
Dedim ya, alıştım sensizliğe.
Mesela nefes bile almıyorum, çok gerekmedikçe.
Hastalanınca doktora da gitmiyorum.
Gerek görmüyorum ki iyileşmeye.
Uyumadan önce seni düşünmüyorum.
Çünkü bir süredir uyumuyorum, rüyalarıma gelme diye.
Mutluluğun resmini çizmek için bem
beyaz bir kağıt aldım elime.
Sim
siyah bir duvar, boş bir masa, iki sandalye.
Ördüğün danteli bile çizmemişim masanın üzerine.
Mutsuzluğumu resmetmişim sadece.
Şimdi yanan bir kandil gibiyim virane bir şehirde.
Tozlar camımı kirletmiş.
Ateşim söndü, sönecek.
Titreye titreye kendi kendime,
Yanıyorum işte, yanıyorum işte.
Ve hiçbir
zaman alışmayacağım sensizliğe...
Hiç bir
zaman alışmayacağım...
E.K.