0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
268
Okunma
2016 yılında Türkçe derslerine girdiğim Kazakistan’dan gelen öğrencim Sholpan bir gün bana şu soruyu sordu:
Hocam bu şiir yazan şair ve yazarlardan hep sormak istedigim bir soru vardı. Bu şair ve yazarlar şiir yazdığında bu anları yaşıyorlar mı, yoksa oyuncular gibi herkesin yaşadıklarını şiire mi dönüştürüyorlar. Hep diyorlar ya o (şiir) bir anda geliyor ben de o anı yakalıyorum ve kağıda yazıyorum. Siz nasıl anlatırsınız bu anı (şiir yazmanı)?
Sholpan’a sevgilerimle, kendisine hediyem olsun. Şöyle anlatayım.
Şiirin hiç vakti saati mekanı da olmaz
Dar duvarlar arasına mahpus
Çıkmaz sokaklara zaten hapsolmaz
Ansızın açık kapı ya da pencereden çat kapı
Kimi zaman kıymetli,
Kimi zaman da arsız bir misafir gibi
Giriverir gönül pencerenden içeri
Kimi zaman sağanak yağmur olup düşer
Islatıverir sırılsıklam seni
Ve ardından beliren gökkuşağının renkleriyle düşer harfler
Binbir rengiyle o anda tanıştırıverir dizeleri
Kimi zaman dolu olur düşer
Düştükçe acıtır kanayan yerlerini benzini
Kimi zaman ahmak ıslatan olur
İçine sindire sindire ıslatır seni
Kimi zaman kar buz olur
Dondurur o an düştükçe seni
Kimi zaman kapanıp da
Saklarsa tabiat ana güneşini
O zaman grinin en soluk tonuna çalar mısraların rengi
Kimi zaman bir bulutun peşine takılır
Gün güneş arar ıssız kuytularda
Mevlayı arayan Derviş Yunus gibi
Çoğu zaman umut diye okunur
Umut olmayınca yüreklere dokunur
Gözyaşlarınla yıkar seni
Gün olur okşanmayı bekleyen
Yetim öksüz başı gibi
Bir tebessüm bekler
Gülmeye hasret simalar gibi
Her birine aşıktır renklerin
Sanki her biriyle sevgili sevdalı gibi
Sarılıp öper, sever, kucaklar
Yürekten düşen alfabenin her bir harfini
Kalem ehli yüreğindeki renkleri
İlmek ilmek kilim dokur gibi
Beyaz sayfalara düşürür de
Şiir diye okutur aşkla kendini
Yazanda mıdır dersen keramet
O da bir kuldur nihayet
Tıpkı senin benim gibi
Umarım cevabım bulmuştur yerini.
Ahmet ŞAHİN
02.05.2020
Sa.15.30