27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4282
Okunma

El yazısıdır yaşamın karışık izleri
bazen okunur
bazen okunmaz
ıslak kaldırımlara benzer
sayfalardaki gölgeler
ne zaman arasam satır aralarında ellerimi
yalan fallar kalır avuçlarıma
romanlar yanarken
şiirler ağlarmış
bozulursa eğer tutkulu bir rüya…
en çok teni dökülürmüş insanın
çürürken göğsünde zamanın şavkı
isli bir sürme çekerken gözlerine gece
özlem gelir oturur hasret parkına
h/y/üzün tutulmasında ay
naz elbisesini giydiğinde düşler
saklanır güneşin kollarına
ve bir kadın kanatlanır gökyüzüne
içkinin son yudumudur sarhoş aşk
imgenin arka bahçesinde...
seni tanımışlık;
eski romanların aşina kapağı
yahut yakaya takılı yadigar broşta
anlamı kendi içinde gizli bir resimdir
boyu kısa, uzun gölgeli saatlerde seni düşünmek
ve beklemek gecenin yorgun mavisiyle
çıkıp gelecekmişsin gibi ayak seslerini dilemek
kulağı kapıda şiirlerle…
kurgusuz buluşma yerlerinde beklenensin
ahşap masalı salaş bir meyhanede;
taş plaklarda yad ederken sahibinin sesi
yıllık çınarın dökülen yaprakları arasında
kırık ahşap salıncağında kır kahvesinin
kurgusu yok hayatın
ne zamanın
ne saatin
dört yapraklı yoncadır aşk
çıkagelsen yağmurla
omzuma yağsa elin…
yüzünde koca bir bendir ekmek parası
kaç falın yalancısıdır çingeneler
baklaları avucuna
yas/ş/ları dalgalara atarken kendi elleriyle
esmerliğiyle ak günleri sıralayan
derin denizdir o an sevda
yarınları kucaklayıp
kendine yüzen…
ne zaman romandan bir sayfa aralasam
şiirler içini bırakır yazılanlara...
eski bir cümlenin yeni dizesiydi hasret, romanlar yanarken kahramanlarıyla yürüyor sokaklarda gölgeler, ıslak ve ıslıklı bir şiirle ...
Neslihan YAZICILAR