3
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
560
Okunma

uykusuz kalktım yürüdüm
içimde ne varsa döktüm yollar incindi
o kadar uykusuz ve bitkindim ki
iki ağaç öteye
gidemedim
zihnimin tüm karmaşasını yılgınlığını aldım
orada görklüce oturan çınarın dibine bıraktım
sağıma baktım soluma baktım
Allah’tan kimsecikler yoktu
hemen üzerimde bir arınma
ruhumda bir hafiflik kalbimde bir naiflik hissettim
ama dizlerimde tortulanan yaşam ağrısı
yok! yok! yaşam çıbanı aynı yerde
bağdaş kurmuş oturuyordu
bu duruma biraz hüsran
yüklendim
gözlerim
uçan kuşları arandı yardım çağrısı ister gibi
ne yazık ki gök boştu çınar ağacı da
içimden tabi dedim daha saat çok erken
rüzgâr sert hava sert güneşin çıkmasını
havanın yumuşamasını bekliyor
olabilirler
bu yürüyüş
kendimden kaçış olabilirdi
olmadı yine kolayca kendime yakalandım
benden başka çınardan başka yoldan başka
bir Allah’ın kulu yoktu
vazgeçtim
her şeyden kaçıştan bile
dönüş yoluna ağlamaklı bir göz bıraktım
çok tuhaf yolun yedeği de önüme sürülmüş gibi
yürüdükçe yol uzuyor uzadıkça geriliyordum
yay gibi
tuhaf ki tuhaf fırlatılacak bir ok bile yokken
neyse
yolun kavşağına vardım dayandım sonunda
ama gözlerimin sulu zembereği boşaldı
çaresiz hissettim deliler gibi ağlıyordum
sağanak sağanak dökülüyordum
kaldırımlara yollara
gri taşlarla döşenmiş
kaldırımdaysa iki karınca vardı
hayret yalnız değildim karınca bile olsa
üstelik karıncalar hop hop zıplıyorlardı sevinçten
oley! oley! yağmur yağıyor
dercesine
bense sessiz sessiz
hem ağlıyor hem seyrediyordum
yolsa uzayıp uzayıp gidiyordu önümde kaygısızca
içindeki yalnızlığa davetiye çıkarır gibi
orada öylece
boğazına kurşun sıkılmış biri gibi boğuluyordum
sadece boğuluyordum işte
.................
ayşe uçar
15102024
11:42