0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
101
Okunma
İçini kemiren ve üzerine karabasan gibi çöken düşüncelerden
Bir türlü kurtulup rahatlayamadı kadın
İnsanlara kızgındı, küskündü yaşadığı hayata
Buraya kadardı çaresizlik içerisinde çırpınmak
Debelenmek ve acı içinde yaşamak
Dayanamadı kötülüklere, sevdiğinin acısına, pes etti
Lanetler etti kara kaderine, insanlara
Parçalarcasına ısırdı dudaklarını
Kan oturmuştu,
Dudaklarından:
’’Bana can çekiştirme hayat
Bir canım var, onu da alacaksan sen al!
Yeter bu zulüm, yaptığın eziyet bitsin
Heveslerim hep kursağımda kaldı
Kaderimi değiştiremedim
Adı üstünde kör talih, ne yapsam olmadı
Ne beni gördü, ne de güldü
Benim kimseden şikâyetim yok
Kendi günahlarımın bedelini başkasına ödetmeyeceğim
Bir bedel varsa, onu da ben ödeyeceğim
Buraya kadarmış hayat, yaşamak
Her gece içişlerim, kadere isyanım senin eserin
Şimdi eserinle sevin yalan dünya
Al her şeyim senin olsun!
Bak, üryan geldim üryan gidiyorum
Sevdiğim beni affet, bekle sana geliyorum’’ sözleri döküldü
Yanan ateşe düşüp köz olan et gibi
Kalbi de yanmış, köz olmuştu
Bu acıya ise kimse dayanamazdı
O da dayanamadı
İnsanlık nereden geldi, nereye gidiyor?
Ya da kaldı mı insanlık?
Aslında bir bilinmezden, bir meçhule
Doğumla başlayan ölümle bitecek olan bir hayatta
İnsan her şeyde kendini arar aslında
Kendini bulamayan, içini aydınlatamayan
Ve kafasındaki düşüncelerden kurtulamayan insan ise
Kendi karanlığında boğulur, yok olur
Çaresiz bir kadının feryat figan dolu sesi
Yankılana yankılana gelip geçse de umursamaz kulaklardan
Belki bir duyan olur ve cevap verir diye
Hala bir umut o ses gelmekte yalnızlar rıhtımından
Siz de gelen o sesi, duyabildiniz mi?