9
Yorum
41
Beğeni
0,0
Puan
782
Okunma
yanlış bir şehirdim
annemin yaşamakta zorlandığı köhne bir hayat
dur durak bilmeyen insanlar tarafından işgal edilen zavallı bir mühendistim
mesafeler mühendisi
yıktılar
yerime uzay boşluğu diktiler
ne sıcak ekmek vardı
ne uzaylılar
oysa. o gün ciddi bir şeyler almıştım üzerime
uyumsuzluk atmıştım şah damarıma
gitmişken gelmeyecektim o ciddi yerlerden
söğüt sesine karışan rüzgar
elime bulaşan vanilya rengi
bileklerimde yoğunlaşıyordu bir bir
kalbim uzuvlarını yitirmiş insan bedeni gibiydi
duvarsız bir ev
duyarsız bir soğuk
değersiz bir cümle
demliği olmayan sabahlara uyandım körü körüne
pili bitmiş saat gibi aynı yerde bir kez olsun doğruyu gösterdim
gülümsedim pisi pisine
alacaklıydım kendimden
sabahları erik ağacı olurdum
annemin çaresizlik işlediği avuçlarında
dedemin öfkesinden feyz alırdı hayat
unutulmak tutardı elimden
sobalı bir odada
babamın bakışları yeterdi beş yaşında olmaya
çocuktum
duvara ağırlığımı koyar
divanları severdim
kiraz çöplerini biriktirirdik
şekeri yükselirdi korkularımın
her gün bir alt sokağı düşünür
konuşa konuşa inişe geçerdi titreyen dizlerim
yanağımda dut ağacı yetişirdi
hepsini öperek toplardı annem
annemin sesi su değirmeni
bense buğday tanesi
büyümek zorunda kalırdım
.