2
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
657
Okunma

Bir kapı aralığından tedirgin bakışlarını izliyorum..henüz kırmadığın aynalardan..gitmiyor ve gelmiyorsun/eksik adımların/eksik topuklarıyla..altdudağını alıp dişlerinin arasına, savurup saçlarını n’densiz rüzgarı bekleme. sabırsız kanatları böyle yorulur kuşların ki vur kafanı yastıklarına..ben,bir uyku bulamadım hiç tarifsiz ki tabirlerin derinliğine düşüyordu her rüya/anlam..eksik tanım ve hal..sıra sonu öğrencilerinin resmi törenlerde konuşmaları gibi tutamadım ne yüreğimde nede aklımda çünkü/işte sırf bu yüzden buradan izliyorum seni..
sen kimsin?
diye düşünmeden........
(...)
bil/iyorum,
farklı bedenlere
b-Aktın
"belki de sendedir
cevabım...’’
düşü/yordum
ve incindi
diz kapaklarım
ki sen/
ıslak/ırmak.
yüreğimde bir kor
ve ateşimin içindeki
deli mavi hastalık
tüm hücrelerime
bulaşan.
ciğerden ciğere.,
gözden göze
bir hüner
veya
gecenin karanlığında
hırsızlık gibi
susarak/susayarak
ve genişleyen
damarlarımda
A-kan üzümden
şerbet.
göz perdelerimin
içine düşen
mülteci bir nur
alnıma,
omuzlarıma sığınır
sıcak derin
kuyulara düşen
Yusuf gibi
ıslak ve kokan
toprağımda ki
gel,
adı kayıp olsun
yüreğimdeki
ayrık otlarının.
çarşafa dolaşırken
harfler,
tenin çıplak mıydı?
onun için mi yapışmıştı
alt dudağının
mat rengi ki
sus,
daha çok sus.
gözlerini kapat şimdi
ve çek içine,
bir yağmur dilinde
böyle ıslanır
ormanların yaprakları.
yaklaş/korkma..
ürkmemiş duygular
böyle zamanlarda
mevsimlenir
ve görkemsiz soluğuma
bulaştı
tenindeki ıslak ter ki
ben karanlık/
katran ve zifir çağlardan
geçip,
kapına geliyorum terli.
ağzının boşluklarında
sAkladığın başka dil var mı?
ve kesip kırıklarını saçlarının,
yastığımın altına
sok avuç içlerini
sırtıma sonra
kürek kemiğimin
arasına dudakların ki
ben,
düşü/yordum...
(...)