2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
493
Okunma
Sen hiç gecenin yağdığını gördün mü?
Ve gecikmiş bir rüzgârın koşuşunu
Sıradan günde
Işığın uykusuzluğunu
Söylesene ihtiyar!
Anlatsam dinler misin öykümü
Eskimeyen bir sözün son gülüşüyle
Kurumuş kuyunun çıkrığı gibi hıçkıran
Cefayla ruhumu tavlandıran bu ses
Uçurumların dili...
Yüksekten düşen
Ve ömrümün bütün karşılığı
İbadetlerle ödenmeyen
Kefareti bir yudum sevilmek
Emaneten alınmış boş umut
Boşluğa dönüp akıyor yine sil baştan
Düşüyorum mezbelesine
Senin ise saçların karışık
Bitlis tütününün kokusu parmaklarına yapışık
Kasketinin siperinde bir merhaba ile hüznün kasvetini mi selamlıyorsun
Yoksa!
Alnında acılarına yivlenmiş tarihi mi
saklanmış hazine haritası gibi buruşuk yüzün
Sardığın sigaradan bir başka tütüyor hüznün
-akşam- duman-
Esaretsiz dünün bir sır olduğunu anladım
-yazgısız inandım-
Rayihası gül
Sesi bülbül
Sevdiğim için
El etek öpüp ayrıldım
Her uzunun kısası
Veda olur
Geriye kalır burkulan
-iki yürek-
Benim elimde kadeh
Sende şişe
Gözlerimizle ufku yokluyoruz ikimizde
Gelecek mi gün diye...
Yollar yolculuklar
"Yolcu yolunda gerek"
Bir gün ayrılıklar yıkacak bu şehri
Söylemedi deme
İhtiyar...
5.0
100% (3)