0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
418
Okunma

Gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir.
Lise aşkıyla evlenip, 2 çocuk sahibi olduktan sonra, çocuklarıyla birlikte başka birine kaçan eşi yüzünden şizofreni hastası olan, eşiyle birlikte olan yıllar ve ihanetten sonraki yıllar arasında gel gitler yaşayan bir adamın dilinden yazılmıştır.
.
..
Aynalardan kayıp dökülmüş günler,
Düşmüş maskeler birer birer.
Çoktan kokuşmuş hayatlar içinde,
Sen hala aynı yerde, aynı gülüşle, beni sevdiğin yaştasın.
Biliyorum bu ağıt hiç susmayacak.
Biliyorum uzadıkça zaman dejavular artacak.
Biliyorum yaşlandıkça yıllar,
Aşkımız çırıl çıplak kalacak.
İşte bu yüzden yazıp yazıp siliyorum seni bu aralar.
Beynimde, paranoyak düşünceler senfonisi,
Yoruldum şizofren anıları süpürmekten.
An geliyor geçmiş zaman masallarındaki kavuşulmaz güzel,
An geliyor azılı bir düşmansın.
Çözemiyorum....
Artık kağıdı kalemi kül etsem,
Kazısam alnımdan bu mürekkebi.
Bağışlasam sana dair ne varsa,
Azad etsem içimden gözlerini.
Ve düşsem uçurumların en dibine.
Yeter mi?
Yetmiyor...
Şu an bile karşımdasın işte.
Ölüm gibi bir zehir akıyor gözlerinden.
Bir serçenin gözyaşlarıyla sesleniyorum,
Duymuyorsun.
Kalbim de soluyorsun,
Görmüyorsun.
Bu nasıl bir işkence,
Bilmiyorsun...
Ben büyüttüm seni içimde bu kadar.
Ben sakladım seni bu aşkın içinde.
Ben titredim üstüne deliler gibi.
Ben katlandım bu platonik susuşlara.
İşte en çok ben sevdim seni, şiir kadar, sen kadar.
Ama şimdi aşkın nefes alamayacağı bir yerdeyim.
Senden arda kalmış bir kalp yok artık göğsümde.
Son kahveninde doldu miadı.
Çünkü sen giderken, Bir anka’yı ağlattın gökyüzünde...
5.0
100% (2)