7
Yorum
51
Beğeni
0,0
Puan
846
Okunma

Dur, dur artık, dur göğümün nemi
ağla sende ağla toprağın isterik yüzü.
gövdesi heybetinde çürümüş, dalları kırılmış,
yaprakları damarından savrulmuş figan sus..sus
ve sen nüshasız kimliğimden aforoz ettiğim,
döngüselliğinden azat ettiğim kasnaksız düş gergefi
dönme iyisi mi dönme sende gayrı.. dönmesin dünya
güne, gününe uzağım, uzağınım artık can yongam
taramasın hiç bir rüzgar saçlarımın semazenlerini
ellerim ki atkısız, sızlıyor yüzümdeki esaret
postalsız ayaklarım, üşüyor parmaksız çoraplarım
kolsuz bir kış diktim gözlerimin tam da ferine
yanıyor kirpiklerim üşüdükçe kalbimdeki ıslak mevsime
bir kırıntıyım şimdi öpülesice b’aşa konamayan
idamlık gün ekiyor hecede küpesi duvar diplerine
öyle divitsiz, mürekkepsiz saksılara daldı b’akışım
üstüm başım ben kokmuyor, başım ki bedenime küs
insanım, kırılganım, kırıldığım kanadın tüy yetimliği
sahi, yetim olmak için yeterince ölmek mi gerekli
bundan böyle biline ne ateş ne de suyum kendime
örtün şimdi geceyi gün’eşime zira gölgemi kaybettim ...
~°~
~°~
~°~