3
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1049
Okunma
gün biterken
mandalina kokusu sinmiş parmaklarınla
suda yüzen kalpli mumu yaktı kadın
uykusuzluğuna level atlatacak anasonı çayını
pembiş fincanına özenle doldurdu
bir yudum
bir yudum daha
sonra saçlarını nazikçe
Ayetel Kürsi okuyarak taradı
bütün gün biriken gam , keder sular seller gibi aksın diye
özlemlerini dolunayın kirpiklerine astı
altına not düştü
"adamım dolunayda aşk başkadır "
çatladı ansızın ekim narları gözlerinin çukurunda kadınn
anadolu’m anası misâli böğrüne vura vura
bir şiir döküldü dudaklarına sinen
sonbahar güneşinin ayazından
kor gülüşlü şimşekler çaktı yetimliğin ana vatanında
hıçkırıklarını gamzelerinin domina taşları arasına gizledi kadın
tek nefeslik sevincini binbir parçaya böldü
adam da her tanesinden nasiplensin diye
adam boylu boyuna uzanıp anıları resmetti aşkın puzzlesine
çırılçıplak soydu yıldızları samanyolunun gizemli ülkesinde
göğün gül ağaçlarının gölgesinde soluklandı
iki beden nefes nefese
öyle yorgunlardı ki
uyuyup kaldılar vuslat masalının el değmemiş kentinde
düşleri büyüdü ikisinin aynı gök yüzünde
kadının buğday başağı saçlarında
anadan üryan gülümsedi papatyalar
adam bulutları taşıyan gözlerine dokundu
avuç içleri bütün okyanusları yuttu
sessizliği eskimiş balıkçı teknesinin radyosu bozdu
akortu biraz bozuk
biraz da gıcırtılı bir ses
ruhu okşuyordu
"eller ayırsa bile, yıllar ayırsa bile
yollar ayırsa bile biz ayrılamayız"
nagihan