3
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
858
Okunma

üç mevsim/
dokuz ay/
ikiyüzellialtı gün/
altıbinyüzkırkdört saat/ten sonrası sayılmıyor..
(.
.
.)
tekrarı olmayan rüyalar gibisin/ topla dağıtmış olduğun çocukluğunu erken kalktığın sabahlarda ve bil ki her sabah odama taşan yaşama telaşlarının elektriğine çarpılıyorum sana ıslak teminle/parmaklarımın arasından kaçıp gidiyor zam/AN..bilerek ardından gitmeyeceğimi ki kelimelerinin sağanağındayım/sana sussam..sana sus(a)sam boğulacağımı bil/iyorum..
(...)
Biz tutuşuyorduk/
Onlar gül yaprağını kokluyordu..
Tufanı
çağırıyorsan
kirpiklerine ve
dokunuyorsam
hala yüreğine,
kırılmış taşların
kaderi gibi
toprak olup,
savuruyorsan
bir avuç,
içindeki yerimi
öpüp,
bir çukur açıp
derinlerine,
susuyorum..
sahi,
uzun uzun cümleler
kime kurabilirdiki insan,
sesini hapsetmişken
ciğerlerinde..
önümüz kış
lirik ayazlarda üşürken
aşk...
Atlas bir kafiye ısıt
gerdanında,
düşlerine kurban edilmiş
bir şiir bırakıp ardında,
yağsana üstüme
çığ ve sel..
en çorak yerlerimi
ıslat.
toprak böyle nefes
alıyor sakin ol!
kaygılar kayganlaştıkça
bir depreme gebe
kalıyor hevesler..
erozyon bu...
bir ağaç ne kadar
tutabilirdiki kendisini
bulut/deniz
çeker içine
yer/
-im
efsunlu şiirlerin
kehanet dolu sözlerin
sarkarken şimdi
heryerimden.
karalara bürünüyor
bir kadın
ve yerin soluğu
çarpıyor yüzüne.
saf bir gerçek kalıyor
geriye dökülen
herneyse.
toprak,
buhar
ve nem ki
beklediğim
en kalabalık
yolculukta
adın şimdi
ha geldi
ha gelecek
bir heyelan
dudaklarımda..
(...)