4
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
721
Okunma

öyle pencerelerden gece vakti yollara
dolunaysız yalnızlığın kaç bucak olduğuna
bir gölge gibi süzülüp duvar diplerine
köşe başlarına
bakıyorum
hüznün en koyusunu çalıyor rüzgar
kanatıyor up-uzun ıstırapları
yağmur yağıyor
tenden ciğerlere değiyor soğuk
evlerin avlusundan yükseliyor toprağın kokusu
kaç kez yuvarlanıyor boşluğa
örtüsüz pencerelerden
içimin uğultusu
vakit gece yarısı
ayrılık saatlerinin saplandığı göğüsde
yağmalanan her şey
şubattır
soğuktur
bir kerbela beyti gibi mahzun ve hüzünlü
kan revan.
şimdi
düşen her yağmur damlası
boynu bükük
unutulmuş coğrafyalar gibi
yalnız
ve suskun
nereye varacağını düşünmeden
her an vuruyorlar beni
usulca
yer gizli
gök kilitli
açamadım kalbin kapısını
gecelerce sığınacak
uyuyacak bir diz
ağlayacak bir omuz arıyorum
hüzünlü bir seda yayılıyor fezaya
ağıt oluyor sessizliğin ortasına
öfkenin soğuğu kalın bir örtü gibi
örtüyor dört bir yanı
gök, yıldız, ay
dağ, taş
ez cümle suskun
tüm sözler kadar
şimdi
ben
redfer