Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
redfer
redfer

Allah’a hamdolsun

Yorum

Allah’a hamdolsun

4

Yorum

22

Beğeni

0,0

Puan

857

Okunma

Allah’a hamdolsun

Allah’a hamdolsun

KALEME ALINAN ESER ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

Kur’an âyetleri şiir değildir.
Ancak düz bir anlatım da değildir. Onu okuyan herkes ondaki akıcılığı kolaylıkla fark eder.

Evet, o bir şiir değildir,
Fakat şiir gibi akıcıdır. Mânâ yönüyle ise şiirden çok çok farklıdır. Şiirde ekseriyetle hayal hükmeder, ifadeler mübalağalı olur. Kur’an’da ise, hayal değil, hakikat esastır, mübalağa değil, belâğat hâkimdir...

Bu eserde Kur’an’ı Kerim meali konularına göre ela alınacak.
İnsani sözlerden uzak bir şekilde mealin dışına çıkılmadan , yeni bir terkiple Kur’an’ı Azimüşşan’ın türkçe tercümesi okuyucuya sunulacaktır

Kur’an ayetleri fesahat içerir:
Fesahat; sözün lâfız, mâna ve âhenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tâbirle, lâfızların söylenişinin tatlı, mânasının da söylenirken hemen zihne girmesidir.

Bu keyfiyetlerin birincisi, kelime ve cümle âhengi ile, ikincisi de kullanan kimsenin kelime hazinesi ve seçme kudreti ile alâkalıdır.

Kur’an selaset/akıcılık ve fesahat/açıklık açısından mu’cizedir. Yani selaset ve fesahatin zirvesinde bir üslub ve beyan kullanmıştır.

Belağat;hitâp ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı, güzel söz söyleme san’atıdır.
Yani muhatabın haline uygun söz söylemektir. Kur’an bu noktadan eşsizdir ve mu’cizedir insanları bu noktada âciz bırakır.

Beyan ve ifadenin en tatlısı ve güzeli, îcazdır/özlü anlatımıdır, yani az sözle çok şey anlatmaktır. Kur’an, çok büyük safhaları ve merhaleleri bir iki ayet ve cümle ile îcaz edip yani özetleyip diğer merhalelere/aşamalara intikal eder.
Bu intikal aralarında bir boşluk bir ahenksizlik değil bir tefekkür, bir te’vil sahası teşkil ediyor. Bu yüzdendir ki üzerine binlerce tefsir kitapları yazılmıştır.

Kur’ân’ın kelime ve cümlelerindeki nizam ve birbiriyle münasebetleri cihetinden de mu’cizedir.

"Ve denildi ki: ’Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.’ Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve ’Zalimler güruhu Allah’ın rahmetinden uzak olsun.’ denildi." (Hûd, 11/44.)

Çok büyük bir hâdise ancak bu kadar veciz ve öz bir ifade ile icmal edilebilir.

Kur’ân’da, varlık âleminin hakikatlerine ve İlâhî fiil, isim ve sıfatlara dair ifadelerinde nizam, âhenk ve fevkaladelik vardır.

Hikmet-i Kur’aniyenin karşısında beşerin hikmetli sözleri hikmet-i Kur’an’a karşı sukut eder.

Kur’anla meşgül olan asfiya ve evliya ve hükemânın hikmetli sözleri ,ancak Kur’anın hikmetini izah edicidir. Mukayese edilemez.

Kur’ân-ı Hakîm’in ayetlerinin bitişinde gösterdiği fezlekeler/neticiler ve Esma-i Hüsnâ cihetindeki üslub-u bedîîsi/ gözü gönlü okşayan uslubu eşsizdir.

Kur’ân’nın ayetleri dünya üzerindeki eser ve fiillerde İlâhî hakikatleri anlatır.

Kur’an, beşerin nazarına san’at-ı ilahiyenin dokusunu açar,gösterir. Sonra o Esmâ’nın örgüsünü akla havale eder.

Kur’ân’ın Cenab-ı Hakk’ın fiilerini açıklar ,bir özet halinde sunar

Kur’ân’ın, bazen mahlukat- ilahiyeyi bir tertiple zikreder. Sonra o mahlukat içinde bir nizam, bir mizanın olduğunu ve onun arkasında ki esma-i ilahiyeyi gösterir.

Kur’ân, bazen değişime maruz ve muhtelif keyfiyata sebep maddî cüz’iyatı zikreder. Onları hakikatin suretine çevirmek için nuranî, küllî esma ile birleştirir ona bağlar.

Kur’an ,kâh olur ki; ayetlerle geniş bir kesrete/çokluğa ahkâm-ı Rububiyet’i serer.
Sonra birlik ciheti hükmünde bir rabıta-i vahdet ile birleştirir. Veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir.

Kur’an, Kâh oluyor ki; ayetin zâhirî sebebini, icadın/yoktan var etmenin kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için müsebbebin gayelerini, semerelerini gösterir.
Tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir.

Kur’an, âhirete ait İlâhî fiilleri anlatırken, dünyada müşahede edilen fiillerle kalb ve zihinleri ikna eder.

Kur’ân,cüz’î hâdiselerde,İlâhî isimler vasıtasıyla, muhitin/etrafın,çevrenin hakikatlerini gösterir

Kur’ân, bazen insanın isyankârâne amellerini zikredip şiddetli bir tehditle zecretmesi/zorlaması, sonra şiddet-i tehdit, ye’se ve ümitsizliğe atmaması için rahmetine işaret eden bir kısım esmâ ile hâtime/nihayet verip teselli eder.

Kur’an-ı Kerim Allah’ın ezeli ilminden süzülüp geldiği için beşerin yazdığı kitaplar gibi sınırlı ve kayıtlı değildir. Bir kelime ya da cümlesine sayısız manalar yüklenip anlam çıkarılabilir.

Zaten kelime ve cümlenin genişliği müellifin kast ve iradesine bakar. Yani her mana arkasında o kast ve iradenin bulunması lazımdır ki, müellife mal edilebilsin.

Allah’ın ilmi ezeli ve ebedi olduğu için, kelime ve cümle kurgusunun muhtemel bütün manalarına refakat edip onları sahiplenir. Bu husus insanların eserlerinde çok mahdut ve kısır kalır.

Zira insan iradesi ve ilmi cüzidir. Cüzi külliye kapak olamaz. Öyle ise Kur’an’ın kelime ve cümlelerinde sonsuz manaların bulunması tabi ve olağan bir şeydir.

Bütün bu mana ve incelikleri muhatap kitlesinden sadece bir cüzünü teşkil eden insana hasretmek yanlış olur. Kur’an’ın muhatapları sadece insanların avam kısmı değildir.

Kur’an şakirtleri/öğrencileri içinde Hazreti Peygamber (asv)’den tut ta basit fikirli avam bir insana kadar muhtelif tabakalar vardır.

Kur’an muhtelif tabakalara hitap ettiği için elbette mana yönünden çok zengin ve sınırsız olması gerekir. Her insan kendi kameti kıymetince ondan istifade eder.

Ben kendi cüzi istifademi esas alıp "şuna ne gerek vardı" dersem benden üstteki müşterilere haksızlık etmiş olurum.

Allah Resulü (asv)’ın bir ayetten aldığı feyiz, bazen bir peygamberin ömrü boyunca aldığı feyze mukabil geldiğini düşünecek olursak, Kur’an’ın ne denli eşsiz muhataplarının ve istifade edenlerinin olduğunu görürüz.

Sahabelerin Kur’an’ı bütün hasse ve duyguları ile emdiğini ve muhteşem bir mana erleri olduğunu bütün İslam alimleri itiraf etmişlerdir.
Bir Hazreti Ebu Bekir ve Ali (ra)’in Kur’an’dan aldığı feyze bütün ümmet birleşse yetişemez.

Kur’an’nın ibareleri bir levha gibidir, sadece kainat sahnesine işaret ediyor. Kainat sahnesinde ise tefekkür edilecek sayısız mana ve incelikler mevcuttur.

"Okyanustan bir damla" ibaresi bu kainat sahnesinin genişliğine işaret etmek içindir.

Mesela, Allah’ın tevhidine delil nedir, denildiği zaman bir elma gösterilir ve onun üstünde ispat edilir. Elma bir damla, elmalar bir göl, sair meyveler bir deniz, diğer mahlukatlarla beraber hepsi okyanus, tüm kainat ise sonsuz bir bahr-ı ummandır. Kur’an’ın nuru bu bahr-ı ummandan sadece bir damladır.

Tefekkür noktasından bizim nazarımıza belki bir damla, bir göl bir, deniz kafi gelebilir, lakin koca gözleri olan Cebrail, İsrafil, Azrail, Mikail (as) gibi varlıkların yanında bu alemler bir toz zerresi gibidir.
Hem kainat hem Kur’an onlarında kitabı, onlarında rehberidir, sadece insana bakmıyor.

Ayrıca Hazreti Peygamberimiz (asv)’in bu meleklerden daha üstün olduğu düşünüldüğünde, onun istifade alanının ne kadar geniş ve külli olduğu takdir edilir.

Özet olarak, Allah Kur’an’ın sayısız manalarını okuyacak sayısız mahlukatı ve nazarı yaratmıştır. Öyle ise okyanus tabiri hafif bile kalır.

Öyleyse gayret bizden, başarı ancak Allah’tandır


Hamdolsun Âlemlerin Rabbi olan Allah’a! (24)

Allah kimi de doğru yola erdirirse,
onu da şaşırtacak, saptıracak kimse bulunmaz.

Allah,
istediği anda inkârcılardan intikâmını alan
karşı konulamaz kudret sahibi değil midir?(25)

Doğrusu O,
göğüslerde saklı bulunan bütün gizli düşünce,
niyet ve inançları da hakkiyle bilir. (21)

Doğrusu,
peygamber kıldığımız kullarımız hakkında
bizim geçmişte verdiğimiz şöyle bir söz vardır: (22)

Şöyle derler:
“Bizden her türlü üzüntüyü ve endişeyi gideren
Allah’a hamdolsun.

Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır,
her güzel iş ve davranışın karşılığını
bol bol verendir.” (20)

Görmedin mi Allah,
yeryüzünde olan her şeyi
ve denizde emriyle akıp giden gemiyi
sizin emrinize verdi.

Ey insanlar!
Hepiniz gerçekten Allah’a muhtaçsınız.
Allah ise, sınırsız servet sahibi olup
hiçbir şeye muhtaç değildir;
her türlü övgüye lâyık olan da O’dur (19)

Eğer Allah insanlar için bir rahmet kapısı açarsa,
o rahmetin onlara ulaşmasını engelleyebilecek kimse yoktur.

Aynı şekilde, eğer rahmetinin kapısını kaparsa,
O’ndan başka bu rahmeti salıp gönderebilecek kimse yoktur.

Çünkü O,
kudreti dâimâ üstün gelen,
her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. (18)

Elbette Allah,
sözlerinde duranları
doğrulukları sebebiyle mükâfatlandıracak;

münafıkları da dilerse cezalandıracak
veya onlara tevbe nasip edip
tevbelerini kabul buyuracaktır.

Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (11)

Biz de onu ve ailesini kurtardık.
Ancak karısı hâriç.
Onun geride kalıp
helâk edilenlerden olmasını takdir buyurduk. (8)

Şüphesiz Rabbin insanlara karşı sonsuz bir lutuf sahibidir;
ne var ki onların çoğu şükretmezler. (9)

Nice canlılar var ki,
hayatları için gerekli olan rızkı
yanlarında taşıyamaz.

Onların da sizin de rızkınızı veren Allah’tır.
O, her şeyi hakkiyle işiten,
her şeyi hakkiyle bilendir. (10)

O Allah ki,
sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için
üzerinize feyiz ve rahmetini indirir;

melekleri de sizin için
duâ edip bağışlanma dilerler.
Gerçekten Allah,
mü’minlere karşı pek merhametlidir. (12)

Bir şeyi açığa vursanız da,
onu gizleseniz de fark etmez,
çünkü Allah, her şeyi çok iyi bilmektedir. (13)

İşte bu, duyuların ötesinde kalanı da
duyuların algı sahasına gireni de bilen,
kudreti dâimâ üstün gelen,
engin rahmeti her şeyi kuşatmış olan Allah’tır. (14)

Bütün övgüler, göklerde ve yerde bulunan
her şeyin gerçek sahibi olan
Allah’a mahsustur.

Âhirette de övgülerin tamamı yine O’na aittir.
O, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır,
her şeyden hakkiyle haberdârdır. (15)

O,
yere ne giriyor ve oradan ne çıkıyorsa,
gökten ne iniyor ve oraya ne yükseliyorsa
hepsini bilir.
O, pek merhametlidir, çok bağışlayıcıdır. (16)

De ki:
“Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak,
sonra aramızda en doğru bir şekilde hükmünü verecektir.

Çünkü O,
hükmünü adâletle verip gerçeği ortaya çıkaran
ve her şeyi hakkiyle bilendir.” (17)

Kendi izni olmadan
yerin üzerine düşmesin diye
göğü de O tutmaktadır.
Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir,
çok merhametlidir. (1)

Bilmez misin ki,
Allah gökte ve yerde ne varsa,
her ne olup bitiyorsa hepsini çok iyi bilmektedir.

Bunların hepsi bir kitapta yazılıdır.
Şüphesiz bunları bilmek,
Allah için pek kolaydır. (2)

Onlara:
“Rahmân’a secde edin!” dendiği zaman,
“Rahmân da neymiş?
Yani şimdi biz,
sen bize emrediyorsun diye tanımadığımız şeylere
secde mi edeceğiz” derler.

Üstelik bu dâvet onların ancak kibirlerini
ve imandan daha da uzaklaşmalarını artırır. (3)

Gökte burçları var eden,
onların içine ışık kaynağı bir güneş ile
aydınlatıcı bir ay yerleştiren
Allah yüceler yücesidir,
bütün nimet, feyiz ve bereketin kaynağıdır. (4)

Düşünüp öğüt almak,
bir de Rabbine şükretmek isteyenler için
geceyle gündüzü peş peşe getiren de O’dur. (5)

Rahmân’ın has kulları onlardır ki,
yeryüzünde tevazu ve vakar ile yürürler;
kendini bilmez kimseler onlara laf attığında
incitmeksizin “Selâmetle!” derler, geçerler. (6)

Hiç ölmeyen,
ezelî ve ebedî hayat sahibi olan
Allah’a güvenip dayan.

O’nu hamd ile tesbih et.
Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda
O kendi kendine yeter. (7)

Şüphesiz Allah,
göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilendir.

Bütün izzet ve şerefin sahibi olan Rabbin,
onların yakıştırdıkları bütün noksanlıklardan pak ve uzaktır! (23)


(1) Hac / 65. Ayet (2) Hac / 70. Ayet (3) Furkan / 60. Ayet
(4) Furkan / 61. Ayet (5) Furkan / 62. Ayet (6) Furkan / 63. Ayet
(7) Furkan / 58. Ayet (8) Neml / 57. Ayet (9) Neml / 73. Ayet
(10) Ankebût / 60. Ayet (11) Ahzâb / 24. Ayet (12) Ahzâb / 43. Ayet
(13) Ahzâb / 54. Ayet (14) Secde / 6. Ayet (15) ebe’ / 1. Ayet
(16) Sebe’ / 2. Ayet (17) Sebe’ / 26. Ayet (18) Fâtır / 2. Ayet
(19) Fâtır / 15. Ayet (20) Fâtır / 34. Ayet (21) Fâtır / 38. Ayet
(22) Sâffât / 171. Ayet (23) Sâffât / 180. Ayet (24) Sâffât / 182. Ayet
(25) Zümer / 37. Ayet

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Allah’a hamdolsun Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Allah’a hamdolsun şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Allah’a hamdolsun şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Nurettin GÜLBEY
Nurettin GÜLBEY, @nurettingulbey
11.4.2023 11:49:48
Tebrikler Saygıdeğer Üstadım...Anlamlı ve güzel bir şiir,kutlarım...Selam ve saygılarımla...
ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
10.4.2023 19:00:10
Yüce Kur'an-ı Kerim için meal çalışmanızda Cenab-ı Hak'tan muvaffakiyet diliyorum.
Bu hayırlı gayretinizden dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır, sağolun varolun, Allah râzı olsun inşallah 🙏
Ramazanı Şerifimiz mübarek olsun, Cenab-ı Hak oruç ve diğer ibadetlerimizi kabul eylesin inşallah 🤲
Sonsuz selam ve dua ile.
Allah'a emanet olun.
deniz_tayanç1
deniz_tayanç1, @deniz-tayanc1
10.4.2023 18:01:27
Aslında Allah insana sevap işleme imkânı verince en mükemmel iyiliği yapmıştır.
Hayat iman ve imtihan.
Rabb'im yardımcımız olsun.
Hayırlı Ramazanlar olsun.
Çok saygımla Üstadım.
YİTİK AŞKLAR MEZARLIĞI
YİTİK AŞKLAR MEZARLIĞI, @yitik-asklar-mezarligi
10.4.2023 16:47:08
Allah razı olsun ruhumuza feyz veren bir şiirdi kutlarım
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL