1
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
840
Okunma
Acının ne dili var
Ne adı
Ne de yaşı
Hele bu acının tarifi imkânsız
Bu soğuk kış gününde
Biz sıcacık evimizde otururken
Nasıl tarif edelim ki gerçek acıyı
Benimkisi sadece kalbimi yerinden söken bir ağrı
Beni uyutmayan
Beni her bir can kurtuluşunda azıcık umutlandıran
Ve bu şiirde bu umudun ve acının kırıntılarıyla beslendi
Ne yazsam az gelir
İzâhı yok bu felâketin
....
Dolunayı seyredaldım uzun uzun
Ne çok yıldız vardı gökyüzünde bu kış gününde
İçimde adlandıramadığım bir acı
Sabaha doğru oğlumun sesi yankılandı kulaklarımda
Henüz uykuya yatırmıştım başımı
"Anne Türkiye’de çok şiddetli deprem olmuş"
Televizyonu açtım
Kabus gibi görüntüler
1999 depremi geldi aklıma
Bir hafta annemden, kardeşlerimden haber alamamış
Ne çok ağlamıştım
Midem yanmaya başladı
İnsanların o çaresizliği
Çöken binalar
Ölenler
Yaralılar
Göçük altında kurtarılmayı bekleyenler
Mahşer yerini aratmıyor bugün de izlediklerim
O gün gibi
Ağlayan gözlerime engel olamadım
Gurbetten vatanımın güzel insanlarına dua gönderdim
Âhhh bu soğukta
Yağan kar
Taşan sular
Çok katlı binaların kağıttan yapılmış gibi devrilmesi
İnsan hayatı bu kadar ucuz mu
Reklamda depreme dayanıklı daireler yazıyormuş güya
Bir sene dolmadan nasıl da yıkıldı
Masum canları alarak koynuna
Bebekler kurtarılıyor
Çocuklar çıkartılıyor bina yıkıntılarından
Ümidimiz hâla var dercesine
Elinde kuşuyla bir çocuk gülümsüyor
Umut işte
Nefesimizi tuttuk
Ölüme doyduk artık
Sadece yaşam sesleri bekliyoruz taaa buralarda
Âhhh o deprem fırsatçıları
Âhhh o kurtarılan çocukları kaçıranlar
Battaniye fiatlarını çıkaranlar
Marketleri soyup soğana çevirenler
O kadar can gidiyor
Anneler
Babalar
Çocuklar ölüyor
Ocaklar sönüyor
Sizin hiç vicdanınız yok mu ?
nagihan