3
Yorum
10
Beğeni
4,5
Puan
618
Okunma

HÜZÜN
Canımdan içreydi nefesten yakın,
Dilimde bir garip besteydi hüzün.
Resmime bakıp da aldanma sakın,
Yüreğimde deste desteydi hüzün.
Kalkardım sabahın henüz beşinde,
Babam çift sürerdi bense peşinde
Çoraplarım yündü, mesim meşinde
Başımdaki eski festeydi hüzün.
Kücüçüktüm daha on yaşlarında,
Yalnız kaldığımda dağ başlarında,
Anamın döktüğü gözyaşlarında
Duyduğum o kısık sesteydi hüzün.
Çaresizlik ekip yokluk biçerken,
Sefaleti yudum yudum içerken,
Çektiğimiz çile kayda geçerken
Sesimizi örten sustaydı hüzün.
Sonbaharlar kışa döndüğü zaman,
Kuşlar pervazlara konduğu zaman,
Evlerde sobalar söndüğü zaman
Camları kaplayan pustaydı hüzün.
Kayalara nazır köyümüz vardı,
Çok şükür çorbamız çayımız vardı,
Lakin sekizde bir payımız vardı
Sofrada boş kalan tastaydı hüzün.
Babam yokluk denen yarası için,
Vardı şehre işçi sırası için,
Bir kış günü ekmek parası için
Gurbete gittiği Fas’taydı hüzün.
Çizgili pijama yırtık mintanla,
Ağzında öksürük gözünde kanla,
Derisi kırışmış emanet canla
Ölümü bekleyen hastaydı hüzün.
Sarı Saffet emmi öldüğü zaman,
Oğlu Bekir saç baş yolduğu zaman,
Gözyaşı koynuna dolduğu zaman
Onunla tuttuğum yastaydı hüzün.
Koyup gittikleri ahşap yapının,
Duvara dayalı kürek sapının,
Tozlu pencerenin, demir kapının
Üzerine sinen pastaydı hüzün.
Aydın YÜKSEL-ANKARA
5.0
83% (5)
2.0
17% (1)