son ezan
Şiirin hikayesini görmek için tıklayın
Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 129.bölümü Allah’ıma hamdolsun bitti. Yarın son bir hitamla , selat-u selamla sona ermiş olacak. Bu uzunca yolculukta bizlerle beraber olan , yalnız bırakmayan tüm dostlara, sundukları katkılardan, gösterdikleri ilgi ve yorumlarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Haklarınızı helal ediniz. Ardımızda kalanlar Kainatın Efendisi Hatem-ül Enbiya’nın yüce hatırasına ithaftır. Ümmetine bir emanettir. Rabbim yolundan ayırmasın inşaallah.
rebiülevvel ayının onu cumartesi günü Cenab-ı Hak tarafından cebrail (a.s.) geldi resul-i kibriya’nın hal ve hatırını sordu ey ahmed Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi sana soracağı şeyi senden çok daha iyi bildiği halde sana kendini nasıl buluyorsun diye soruyor Rabb-i Rahimine kavuşmanın hasretini yüreğinde duyan resul-i kibriya şu cevabı verdi ey cebrail kendimi baygın ve sıkıntılı bir halde görüyorum pazartesi günü rebiülevvel ayının on ikisi böyle bir pazartesi gününde mübarek gözlerini dünyaya açmıştı bu günde resul-i kibriya’nın (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi yatağından kalktı hazırlıklarını yaparak mescid-i şerife teşrif etti o sırada ashab-ı kiram saf bağlayıp hz. ebu bekir’in arkasında sabah namazını kılıyorlardı kainatın efendisi bu nurani manzarayı görmekle son derece sevindi kendileri de hz. ebu bekir’e uyarak namazını eda etti resul-i kibriya’yı aralarında mütebessim bir sima ile gören sahabiler bütün bütün sıhhat buldu düşüncesiyle son derece sevindiler. namazın edasından sonra yine hücre-i saadetine döndü yataklarına yattılar. son gün, pazartesi efendimiz (a.s.m.)’in mübarek dillerinden şu cümleler dökülüyordu ey kızım fatıma ey halam safiyye Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz bana güvenmeyiniz çünkü ben, sizi Allah’ın gazabından kurtaramam. rebiülevvel ayının on ikisi pazartesi günü güneş, batıya doğru kayıyordu efendimizin mübarek başları hz. aişe’nin kucağında, göğsüne dayalı idi artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu dili Allah’ı zikretmekle meşguldü Allah’ım beni, refik-i a’lâ’ya ulaştır duasını tekrarlıyordu bu hazin manzara orada bulunan hz. fatıma’nın yüreğini adeta dağlıyordu bir ara vay… babamın çektiği ıztıraba diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı resul-i kibriya bugünden sonra baban hiçbir zaman ızdırap çekmeyecek kızım sakın ağlama ben vefat ettiğim zaman inna lillahi ve inna ileyhi raciûn’ de resul-i kibriya bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu bu esnada, hz. cebrail hz. azrail ile birlikte geldi ölüm meleği azrail içeri girmek için izin ister dedi resul-i kibriya müsaade edince hz. azrail içeri girdi efendimizin önünde oturdu ya resalallah Yüce Allah senin her emrine itaat etmemi bana emretti bunun üzerine hatemü’l-enbiya ya azrail gel memuriyetini yerine getir buyurdu mübarek başları hz. aişe’nin kucağında göğsüne dayalı idi yanında su kabı vardı iki elini suya batırıp ıslak ellerini mübarek yüzlerine sürdü mübarek dudaklarından la ilahe illallah cümlesi döküldü sonra ellerini yüzünden kaldırdı gözlerini evin tavanına dikti altmış üç yaşında iken mübarek ruhu refik-i ala’ya yükseldi. hatemü’l-enbiya (a.s.m.)nın pak ruhları artık a’layı illiyyine en yüksek makama yükselmişti ezvac-ı tahirat üzerine bir örtü örttüler hane-i saadette feryad ve figanın yükseldiğini duyan ashab kalblerinden vurulmuşa döndüler sanki gök kubbe bir anda yıkılmış gibiydi herkesin nutku tutulmuş gözler damla damla keder ve hüzün akıtıyordu cesaret ve adalet timsali hz. ömer bile kendisini bu dehşetli anın tesirinden kurtaramadı herkesten daha çok dehşete kapılarak şöyle bağırdı resulullah ölmemiştir ve sağdır ona sadece hz. musa’ya arız olan saika gibi bir saika arız olmuştur kim Muhammed öldü derse onu kılıcımla iki parça ederim hz. ebu bekir’e yürekleri dağlayan haberi kendisine ulaştırdılar gönlünün bir parçasının adeta koptuğunu fark etti süratle hane-i saadete girdi. fahr-i kainatın mübarek yüzlerini örten örtüyü kaldırdı yüzü tecessüm etmiş bir nurdu eğildi, tazim ve hürmetle pak ve nurlu alınlarından üç kere öptü akan gözyaşları arasında dilinden dökülen kelimeler şunlar oldu ölümün de hayatın gibi temiz ve latif ya resulallah sonra da ehl-i beyte teselli verdi hz. ebu bekir hane-i saadetten çıktıktan sonra kim ki muhammed’e (a.s.m.) tapıyorsa bilsin ki, muhammed (a.s.m.) ölmüştür kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa bilsin ki, Allah Hayy’dır, ölümsüzdür sonra da şu ayet-i kerimeyi okudu ‘muhammed ancak bir peygamberdir ondan önce de nice peygamberler gelip geçti o ölür veya öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz kim geri dönerse Allah’a en küçük bir zarar vermiş olmaz. fakat şükredenlere Allah mükafatını verecektir.’ daha sonra hz. ebu bekir şu mealdeki ayet-i kerimeyi okudu ‘muhakkak ki sen de öleceksin onlar da ölecekler.’ ashab-ı güzin artık kainatın efendisinin bu dünyadan göçmüş olduğunu anlayıp kabul ettikler medine, medine olalı beri kainatın efendisinin kendisine teşrifi ile duyduğu sevinç kadar hiçbir sevinç duymamıştı şimdi ise aynı medine en büyük hüzün ve keder anını yaşıyordu adeta semalarını hüzün kederden bir kara bulut kaplamıştı. resul-i kibriya efendimizin vefatıyla medine mateme bürünmüştü gözlerden gözyaşı gönüllerden tahassür keder ve elem akıyordu resul-i ekrem efendimize halife olacak bir devlet başkanının seçilmesi gerekliydi derhal teşebbüse geçildi o sırada, bu yüksek makama herkesten en layık ve ehliyetli olan sıddık-ı ekber hz. ebu bekir’di nebiy-yi muhterem yar-ı garı hz. ebu bekir’i ashabının hepsinden üstün tutardı hastalığında da bunu göstermişti ebediyyet alemine göç etmesine üç gün kala imamlık vazifesini yine ona devretmiş islamın temel şartlarının en mühimi namazda onu bütün Müslümanların önüne geçirmişti pazartesi günü öğleden sonra akşama kadar yapılan uzun konuşma, görüşme ve müzakerelerden sonra hz. ebu bekir hz. resulullahın halifesi seçildi ve ona biat edildi rebiülevvel ayının on üçü salı günü. hz. ebu bekir, mescid-i nebeviye geldi minbere çıkıp oturdu henüz konuşmaya başlamadan önce hz. ömer ayağa kalktı Allah’a hamd ve şükürde bulunduktan sonra müslümanlara Allah, halifeliği sizin hayırlınız resulullahın (a.s.m.) yar-ı garı olan zata nasip etti kalkınız, ona biat ediniz mescid-i şerifte bulunan müslümanlar kalkıp hz. ebu bekir’e umumî biat yaptılar biat işi bitince hz. ebu bekir Allah’a hamd ve şükür ettikten sonra şöyle konuştu ey insanlar ben, üzerinize vali ve emir oldum halbuki, sizin en hayırlınız değilim eğer iyilik edersem bana yardım ediniz fenalık yaparsam bana doğru yolu gösteriniz doğruluk emanettir yalancılık hiyanettir içinizdeki en zayıfınız kendisinin hakkını alıncaya kadar yanımda en güçlünüz olacaktır inşallah… içinizde en güçlünüz de üzerine geçirdiği hakkı kendisinden alıncaya kadar benim yanımda en zayıfınız olacaktır ey insanlar Allah yolunda cihadı terk etmeyin bilin ki, cihadı terk eden kavim zelil olur ben, Allah ve resulüne itaat ettikçe siz de bana itaat ediniz ben, Allah ve Resulüne asi olursam sizin de bana itaatınız lazım gelmez kendim ve sizin için Allah’tan af ve mağfiret dilerim. resul-i kibriya efendimizin hücre-i saadetlerinde yıkama işiyle meşgul olmak için hz. ali, hz. abbas, fadl bin abbas kusem bin abbas, üsame bin zeyd peygamberimiz (s.a.v.)’in azatlısı şükran bulunuyordu yıkama işini hz. ali yaptı evs bin havli testi ile su taşıyor hz. abbas ile üsame ve şükran, peygamberimiz (s.a.v.)’in üzerine su döküyorlardı hz. ali de eline sarmış olduğu bez ile gömlek üzerinden oğuşturup peygamberimiz (s.a.v.)’i yıkıyordu mübarek cesetleri son derece temizdi mis gibi kokuyordu hücre-i saadetin içini o ana kadar görülmemiş bir güzel koku kaplamıştı hz. ali yıkarken, anam babam sana feda olsun hayatında da vefatında da temizsin, güzelsin ya resulallah …diyordu yıkama işi bittikten sonra hatemü’l-enbiya efendimiz kefene sarıldı hücre-i saadetinde sedirinin üzerine konuldu. bundan sonra hane-i saadetlerinin kapısını açtılar önce melekler, sonra erkekler sonra kadınlar, daha sonra da çocuklar fahr-i alem efendimize karşı son vazifelerini huşu ve hüzün içinde ifa ettiler resul-i ekremin nereye defnedileceği hususu görüşüldü hz. ebu bekir şöyle dedi ben, resulullah’tan şu sözü işitmiştim ve hala unutmadım . Cenab-ı Hak, her peygamberin ruhunu o peygamberin defnolunmak istediği yerde alır dolayısıyla, resulullahı istirahat döşeğinin bulunduğu yere defnetmeliyiz teklif ashab-ı kiram tarafından benimsendi böylece resul-i kibriya efendimiz hz. aişe’nin evinde yattığı döşeğin altının kabir olarak kazılması kararlaştırıldı sonra döşek kaldırılarak altı lahd tarzında kazıldı. resul-i kibriya henüz defnedilmemişti bu sırada hz. bilal hüzün ve hasret akıtan yanık sesiyle ezan okudu. eşhedü enne muhammede’r-resulullah dediği zaman ashab-ı kiram hüngür hüngür ağlamaya başladı mescid-i nebevi ağlama sesleriyle çalkalandı bu, hz. bilal’in son ezanı oldu resul-i kibriya defnedildikten sonra artık ezan okumadı çarşamba gecesinin geç vakitleri idi nihayet, gönül ve gözyaşları arasında server-i kainatın mübarek na’şını kabrine tevdi ettiler Allah’ım bizi dünyada resulünün sünnetinden ayırma ahrette şefaatından mahrum kılma amin... amin... amin... redfer
|
Muhteşem bir eser, mümtaz bir sadaka-i cariyye.
Yüce Rabbim sizi Nebiyy-i Muhterem salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'e komşu eylesin. Akibetinizi hayırlı eylesin, daha nice mümtaz eserlere imza atmanızı nasib eylesin.
Allah'a emanet olun, saygıdeğer hocam.