11
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
1082
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 93.bölümü
kadının da erkeğin de ziyneti imandır
iman kendini Allah’la markalamaktır
ben Allah’ın kuluyum
ben Allah’ın sanat eseriyim…
diyebilmektir
sanat değeri yüksek olan eserlerin kıymeti
maddesi üzerinden belirlenmez
antik paralar kilo ile satılmaz
bakır bile olsalar
üzerlerindeki damgaya ve imzaya bakılır
o zaman birkaç gramlık bakır bile
kilolarca altın kıymetinde olur
kendi değerini Allah’tan bilirse insan
bakışını eşsiz bir hazine bilir
orda burda yağmalatmaz
göz nurunu haramdan sakınır, setreder
bedenini Allah’ın sanat eseri olarak bilirse
bir erkek ya da kadın,
saçını da bakışını da ziynet bilir
başını örtmeyi kendine kendisi farz eder
içinden gelir örtünmek
dışarıdan giydirilmez
giyinişini içeriden başlatır
tesettür önce iman etmektir
nur suresi’nde iman eden erkeklere
iman eden kadınlara tesettür emredilir
örtmek anlamına gelen tesettür
görmesini Allah’ın görmesine açık
sözünü Allah’ın işitmesine açık
niyetini Allah’ın bilmesine açık bilmektir ki
bilinçli bir kapalılığı besler
nur suresinde önce mümin erkeklere
sonra mümin kadınlara hitap edilir
surenin 30. Ayeti
mümin erkeklere söyle...diye başlar
31. ayeti mümin kadınlara söyle...diye başlar
erkeklerin tesettürü ile
kadınların tesettürü arasında
bir ayetlik öncelik farkı var demek ki
tesettür önce bakışla ilgilenir
bakılan şeyle sonra ilgilenir
nur suresinde mümin erkeklere de
mümin kadınlara da öncelikle
bakışlarını haramdan kısmaları söylenir
mü’min erkeklere söyle gözlerini sakınsınlar
mümin kadınlara söyle gözlerini sakınsınlar
zaten bakışlara tesettür kazandırmadan
bakılan saçını ve bedenini örtse bile
bir anlamı yoktur.
tesettür sadece başını örtmek değildir
başörtüsü sorumluluğu olmayan erkeklere de
başörtüsü sorumluluğu olan kadınlara da
iffetlerini korumaları söylenir
iffetlerini korumak başı açık erkeklere de
başı kapalı kadınlara da farzdır
başını örtmüş olsa da kadınlar
ırzını korumuyor olabilir
başını örtemeyen her kadını
hepten iffetsiz saymak
kimsenin haddi değildir
tesettür öncelikle bir iç duruş ve tavırdır
kılık ve kıyafet bu içsel duruşun
özümsenmiş tavrın üzerinde ve sonrasında durur
başının açıklığı dert edilmeyen bir erkek de
iffetini korumayarak tesettürsüzlük yapabilir
kılık kıyafet tesettürün sonucudur
sonucu sebebin önüne koyarsak
böylece sözde bir takım insanların
tesettür kılığına girdim diye
caka satmasına fırsat veririz
benim kalbim temiz
kalbinin temiz olmasını isteyenler
çağına örfüne, iklimine mevsimine
kültürüne çevresine göre hesaplar yapmadan
önce nur suresi’nin 30-31. ayetinin
anlam ırmağına yatırırlar kalplerini
önyargısız
hesapsız
kitabına uydurmak yerine kitaba uyarlar
başını örtmüyor diye
örtemiyor diye
hatta örtmek istemiyor diye
bir kadını Allah’ın kulu olmaktan
çıkarmaya hevesli bakışlar asıl müstehcendir
saçını açık bırakınca
her şeyi açıkta mı kalır kadının
saçı görüneni iffetinden de soymak
başlı başına
tesettürsüz bir bakış değil mi
örtünmenin baş tacıdır başörtüsü
tesettürün zirvesidir
en azından başının örtüsü yüzünden mesleğini
itibarını, geleceğini, yurdunu terk ederek
bedel ödeyenlerin çabasını küçümseriz
onların içten dirençlerini
düşmanları karşısında yağmalatmak
hiçbir gerekçenin örtemeyeceği bir kabalıktır
hasetçileri karşısında
onların elini güçsüzleştirmek
apaçık bir insafsızlıktır
aşkından dolayı başını bağlamayan
sözde sufi ehline gelince
başını örtmemek
hatta örtmek istememek başkadır
başını örtmesen de olur demek başkadır
kurala uymayabilirsiniz
hoş, uymadığımız onca kural varken
sizin ayıbıyla uğraşma kimsenin hakkı değildir
ama kural da uyduramazsınız
kuralı Allah koyar
siz değil
Allah’tan kural koyma rolünü
çalmaya kalktığınızda
herkesin hakkını açık açık yersiniz
gerçek aşk ehli
başkalarına farz olmayanı
kendine farz kılar
farzı kendine farz olmaktan çıkaranlar
sizdeki bu aşk
aşk değildir
*
hz. zeynep`in düğün yemeğine
davet edilenler dağılmış
sadece üç kişi kalmıştı
bunlar oturup konuşmaya dalmışlardı
efendimiz bu durumdan hoşlanmadı
kalkıp hz. aişe`nin odasına kadar gitti
sonra birbiri ardınca
ezvac-ı tahiratın da odalarına uğradı
biraz sonra konuşanlar gitmişlerdir zannıyla döndü
onlar hala konuşmalarına devam ediyorlardı
resul-i ekrem efendimiz onlara bir şey diyemedi
tekrar
hz. aişe validemizin odasına doğru gider gibi davrandı
onlar da kalkıp gittiler
efendimize haber verilince
hemen geri döndü
hücre-i saadete girdi
önceleri de hz. ömer
ya resulallah
hanımlarınızı perde arkasına alsanız
zira, huzurunuza
her çeşit insan gelir, gider derdi
Cenab-ı Hak tarafından
herhangi bir emir gelmediğinden
resul-i kibriya
hz. ömer`in bu sözüne karşı sükut ederdi
hatta bir gün
ezvac-ı tahirattan hz. sevde`yi
dışarda görmüş
ey sevde
biz seni tanıdık demişti
bu sözü,
hicab hakkında ilahi emrin gelmesini
şiddetle arzu ettiği için sarf etmişti
hz. zeyneb`in düğün yemeğinde de
böyle bir hadise meydana gelince
hicab ayeti nazil oldu
‘ey iman edenler
yemek için davet olunmadan
peygamberin evine girip de
orada yemek vaktini beklemeyin
davet edildiğinizde ise girin
fakat yemeğinizi yedikten sonra
sohbete dalmadan dağılın
bu hareketleriniz peygambere eziyet verir
o da size bunu açıklamaktan sıkılır
Allah ise hakkı açıklamaktan çekinmez
peygamberin hanımlarından
bir şey istediğinizde de
perde arkasından isteyin
hem sizin kalbiniz
hem de onların kalbi için
bu daha temiz bir harekettir
ne Allah`ın resulüne eziyet vermeniz
ne de ölümünden sonra
onun hanımlarını nikahlamanız
size ebediyen caiz değildir.
muhakkak ki bu
Allah katında pek büyük bir günahtır’
nazil olan bu ayet-i kerimeyi
efendimiz dışarı çıkıp halka okudu
bunun üzerine ezvac-ı tahirat da
perde arkasına çekildiler
müslüman kadınların örtünmelerini emreden
ayet-i kerime
‘ey peygamber
hanımlarına, kızlarına
ve müminlerin hanımlarına söyle
evlerinden çıktıklarında
dış örtülerini üzerlerine alsınlar
bu, onların hür ve iffetli hanımlar olarak tanınmaları
ve eziyete uğramamaları için daha uygundur
mümin kadınlara da söyle
gözlerini haramdan sakınsınlar
namus ve iffetlerini korusunlar
-yüz ve eller gibi -görünen kısımlar müstesna
cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar’
şeytan, huzur-i ilahiden kovulduktan sonra
ilk girişimini
adem babamız
havva anamıza karşı yaptı
onlar cennette bulunuyorlardı
vesvese ile üzerlerine vardı
amacı, yasak ağaçtan onlara yedirmek
elbiselerini soyup
edep yerlerini kendilerine göstermekti
onları ayartmak için
elinden geleni ihmal de etmedi
neticede amacına da ulaştı
a’raf suresinin devamındaki ayetlerde
insanlığa şu uyarı yapılır
‘ey ademoğulları
şeytan, ana babanızı
çirkin yerlerini onlara göstermek için
elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi
sizin de -ayağınızı kaydırıp- bir belaya düşürmesin’
görüldüğü gibi daha ilk karşılaşmada
cennette şeytan, insanın elbiselerini soymakta
mahrem yerlerini açığa vurmayı başarmaktadır
ilk yaratılış sahnesinde
Rabbimiz bir başkasını değil de
bu konuyu bizlere hatırlatmıştır
elbette ki bu,
ilahi bir hikmet sebebiyledir
kıyamete kadar şeytan
insanı bu konuda rahat bırakmayacak
beden mahremiyetine hürmetsizlik göstermesi için
elinden geleni ardına koymayacaktır
mahremiyete özen gösterip göstermemek
insanın ya kazanmasına
ya da kaybetmesine sebep olmaktadır
ya ilahi hoşnutluğa ermesine
ya da bundan mahrum olmasına yol açmaktadır
ya bahtiyar olmasına
ya da bedbahtlığa düşmesine neden olmaktadır
İlahi değerler sisteminde
insan, yaratıcıdan bağımsız düşünülemez
aksine O, bizim yaratan ve yaşatanımızdır
dünya ve ahrette koruyup koruyanımız
hakiki dostumuzdur
O, bizim gerçek sahibimizdir
bedenimiz de O’nun bize bir emanetidir
dolayısıyla O’na karşı bir sorumluluğumuz
şükür borcumuz olmayacak mıdır
insan,
bedensel ve ruhsal yapısıyla
eşsiz bir güzellik
mükemmellik ortaya koymaktadır
Yüce Yaratıcı, insanı yaratmış
kendi ruhundan
canlılık özelliğini ona üflemiştir
şu halde bedenimiz üzerinde
O’nun tasarruf sahibi olmasından
daha tabii ne olabilir
islami değerler sistemi
iffetli fert
iffetli toplumu hedefler
bu sebeple
beden mahremiyetini korumaya büyük önem verir
kadının da erkeğin de kendini sergilemesini
teşhir etmesini onaylamaz
cinsel sapmalara giden yolları kapatır
cinsler arası ilişkilerde birtakım kurallar koyar
mesela bakışların haramdan korunması
tesettüre riayet edilmesi
bunlardan bazılarıdır
nur suresi 30-31. ayetlerinde ele alınır
burada bakışların haramdan korunması
iffetli bir hayat sürdürülüp
zinaya giden yollardan kaçınılması
hem erkeğe hem de kadına emredilir
ayetin sonunda
‘temiz ve erdemli kalmaları bakımından
en uygun davranış tarzı budur. ‘
ifadeleri gelir
bu uyarılar
insanın manevi hayatının
saf ve temiz kalması açısından
son derece önemlidir
çünkü cinsel dürtülere hitap eden
bir zaman kesitinde yaşıyoruz
Rahmani duyarlılıklar değil
şeytani yönelişler öne çıkmaktadır
dikkat edilmediği sürece insanların
manevi hayatları kirlenmekte
hatta kararmaktadır
haya, namus ve iffet duyguları
tarumar olmakta
kalbi ve ruhi hayat felce uğramaktadır
nur suresi 31. ayette
kadınlara kendi doğal güzelliklerini
takılarını namahremlere göstermemeleri
uyarısını yapar
çünkü her iki cins
birbirine karşı birer cazibe merkezidir
bu, fıtratın bir gereğidir
bu anlamda erkeğin nazarında kadının konumu
ayette ziynet/süs olarak nitelendirilir
ancak kur’an, bunun açığa vurulmamasını
aksine yine ziynet olarak isimlendirilen
elbiseye büründürülmesini emreder
çünkü kadının bedeni bir süstür
dolayısıyla değerlidir ve korunması gerekir
demek ki kur’an’ın dilinde örtü
sanıldığı gibi
kadını değersiz bir hale getirmiyor
aksine ona ayrı bir değer
ve güzellik katıyor
nur suresi 31. ayeti kadınların
halhal gibi göze batmayan ziynetlerini
fark ettirmek için
adımlarını yere vurarak yürümemeleri
uyarısını yapar
burada da kadın psikolojisine dair bir işaret vardır
kadının kendi cazibesini ortaya koyma arzusudur
ayakları yere vurarak yürüme de
bunun bir neticesidir
dün cahiliyede olduğu gibi bugün de vardır
kur’an, burada bir yönlendirme yapmakta
onun bedensel çekiciliğini
ortaya koyma arzusunu
toplumsal hayatta değil
eşine karşı sergilemesini hedeflemektedir
bu açıdan,
mutlu bir aile yuvasının kurulması
devamı için
kadındaki bu fıtri eğilim
son derece önemlidir
birçok yaratılış hikmetini içermektedir
redfer