3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
397
Okunma

DÜNDEN BUGÜNE
Çoktur bizim oralarda zeytin ağaçları
Menderes kenarında söğütler,
Bahçe aralarında incirler
Yaylalarda kestaneler, cevizler
Dağda, bayırda, çamlıkta
Vurduğum kuşlar geldi aklıma
Gözleri mahzun mahzun bakardı
Son bir ötüş, son bir çırpınıştan sonra
Bir zamanlar yağmurlar uzun uzun yağardı
Tek katlı evlerin saçaklarından
Oluk oluk sular akardı
Güneş açar, toprak, gübre ve ot kokardı
Sessiz ve kendi yalnızlığında
Çıkmaz sokakların
Kapıları dayaklanmış evlerinde
İç çekişleri ile ağlayan çocuklar vardı
Köylü kızlar çalışır tarlalarda
Eylülde düğün var
Bilezikler takacaklar kollara
Belki de beşi biryerde boyunlara
Ninemin ellerini düşündüm bir an
Yün eğirmiş, çapaya gitmiş, tütün dizmiş
Yüzyıllık öpülesi elleri
Buruşuk şile bezi misali nasırlı elleri
Kapı önlerinde yaşlı kadınlar
Fısıltılı konuşmalar, meraklı bakışlar
Sokağı dönüp gelen babanın
Yorgun ve solgun yüzü
Bir parça toprak uğruna
Henüz kapanmamış yaralar
Hala duruyor mudur içeride
İncitilmiş sözlerin sızısı
Acımasız bir çarkın içinde
Günü akşam ederken bedenler
Kaybolan bir kuşak
Ve yarınların umudu, umutsuzluğu
Gelinciklerin kırmızıya boyadığı toprak
O toprak ki bastığında hala sıcaktır yalınayak
Bir yaz gecesi bakarken yıldızlara, ay’a
Güneş hiç olmadığı kadar güzel doğacak yarınlara.
5.0
100% (4)