3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1020
Okunma

Türlü türlü halleri var hayatın.
Gülmek, meydan okumaktır meselâ.
Kalbini kıranlara, fikrini yoranlara,
Yılanlara, çıyanlara.
Gülmek, her yeni yıla başlarken
Karakışa inat çiçek açmaktır
Haydi şimdi!
Gülüşünü gökyüzüne sal gitsin.
Gözleri kamaşsın güneşin;
Sevsinler gülüşünü,
Çırpsın kanatlarını kelebekler,
Hasetinden çalsın şarkılar,
Şakısın kuşlar, börtü böcekler...
Madem dünya dönmekten vazgeçmeyecek,
Sen de gülmekten vazgeçme
Gül geç, her ne yaşadıysan
Zira, gülmek, dünyaya kafa tutmaktır.
Birgün eğer ağlaman gerekirse
Gam yüklü bulut olacağına
Sicim gibi yağ gitsin.
Ağlamak bir çeşit arınmaktır.
Yedi renge boyanmaktır yağmur sonrası...
Ağlamak, anlamaktır
Sabahı zor eden hastaları,
Ameliyathane kapısında nöbet tutanları,
Evlat hasretiyle yananları
Kendi bedeninde mülteci olanları...
Ama gülsen de, ağlasan da
Düşünmeyi elden bırakma.
Düşünmek, sevinmektir bazen.
Eşine, aşiyanına, eline, ayağına,
Sahip olduğun her ne varsa işte ona...
Düşünmek, üzülmektir bazen.
Ters dönmüş kaplumbağaya,
Kesilen ağaca, yanan ormana, kaçan ceylana
Savaşın ortasındaki yavruya,
Her sabah ölümüne uyanan kadına
Düşünmek,
Tavır almaktır bazen;
Ezenlere, üzenlere,
Fırsatını bulunca azanlara,
Haksızlığa sövüp sayıp
Haksızlığın kitabını yazanlara.
İşte bu yüzden,
Düşünmek,
Ağır ağır ölmektir aslında
Uğruna öleceğin şeyler varsa
Ölmek de güzeldir elbet
Senin için kapansa da perde
Hiçbir rol sahipsiz kalmaz unutma
Devralırlar bıraktığın yerde
Sen rolünün hakkını ver yeter ki
Sonra veda bile edemeden seyirciye,
Bir uğultunun ortasında bulursun kendini
Fuayede...
Muzaffer Uslu
16 Mayıs Pazartesi- Londra
5.0
100% (7)