7
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
401
Okunma
Seyyah-ı Kutsi’de emrahım vardı:
İklim-i zikrile tenden geçerdi;
Meclis-i uşşakın dertli sermesti;
Aşkın şarabını kanmaz içerdi.
Çile talebini ferman eyledi;
Dünya hayatını harman eyledi;
Hakikate nefsi kurban eyledi;
Gönül tezgahından rahmet biçerdi.
İlime, irfana, aşka özenmiş;
Zikirle, ihlasla Dostu bezenmiş;
Arşın gölgesine kadar uzanmış;
Her gecede yüz bin perde geçerdi;
"Uhut Şehitliği" olan meydanda;
Şüheda ervahı kutlu devranda;
Misk-i amber içre kaldık bir anda;
Sanki her bir yerde güller açardı.
Muhammed Mustafa darda kalmıştı;
Mübarek bedeni yara almıştı;
Şifa için hemen ine dalmıştı;
Orada gül ile reyha saçardı.
Aşk-ı muhabbetin iki mekanı;
Bizi bizden aldı, ettik figanı;
Gördüm ki dostumuz terk etmiş anı;
Tayy-ı mekan olmuş, Hakka göçerdi.
İblisi küstürdü, nefsini kastı;
Aşkın dergahına postunu astı;
Hak yoluna çıkmış bu Allah Dostu;
Zikr ile meşk edip, göğe uçardı.
Osman Bölükbaşı Dara
5.0
100% (9)