1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
368
Okunma
Uğur böceklerini gördüm az önce
Vefasız bir şehrin rotasındalar belli
Kondular ılık bir sokağa, beni görünce
Sayıları kırk, ya da elli
Gümüş – şebnem kırması, bir sadık fecir
İçinde yakılan binlerce ecir
Ben gönlüme fakir, garibim ammâ
Gönlüm bir aleme göçen muhacir
Gözümün kıyısında loş kalıntılar
Dumanla çepeçevre bir kalın duvar
Dışımda sessizliğim kuşatılmış
İçimde kayıp veren ordular
Oturdum, altımda bir kırık sedir
Gözümde sevinçler görünür, nadir
Kıyama kalkarken mecalden düştüm
Peki sırtladığım bu yüküm nedir
Bir kalem, bir kağıt ve soğuk dört duvar
Gece karanlığa hem-dem bir sır
Gözümü dağlayan uykular
Vaftiz edildi sırlar, arınmış ve hazır
Ölüm kopar, yaşamın havzasında
İki uçta hasım ve hısım
Ölüm bir namlu ve nefes durur kabzasında
Ne Eylül kalır ne Ekim ne de Kasım
Güneşle oynaşan kır atı
Saçı örgülü iki yandan, yuları siyah ve beyaz
Ayağının dibinde zambak ve kasımpatı
Koşuyor asr’a denk bir zamandan
Günü toz toprak, gecesi siyah ve ayaz
Bir kızıl ömür tüter, vakit zemheri
Bastı alaca sükut, bastı her yeri
Çağ düştü çığ yerine buluttan
Haydi Sakallı bir adım ileri
5.0
100% (4)