4
Yorum
19
Beğeni
4,8
Puan
1024
Okunma
bir günün içinde sıkıştım
yine de çözülmeye dağlardan başlamalı
en gergin daima oydu
sonra kendi kendine koşar
hiç sıkılmayan geyik
Bim korku demekmiş
papatya gül olmayan
sırayla istifra (istiğfar da olur) etti
sözel alışkanlıklar
akli merekelerimi mideme atadım
bir konuşmadır gidiyor
domates pahalı
üzüm kabzımalın kızı
Nedim Bey konuşsun tabi
canavar aklıma gelince
Tanju pixelli TRT ekranı
pazara uğramıyorum ara sıra
yemeklik bir şey yokmuş
zaten buğday eski bir salıkmış
masaya dördüncü geldi
adı yek taş hüznü
bir kadın sesleniyor;
suyu soğuk içme
aynayı çevir çünkü öyle dedim
kalındır kazağın tişört mevsimi
yaraya tütün
karpuza tavşan
bel fıtığı yaman bir delikanlı
çok yemişim
Türk filmi lekesini dişlerimden çıkaramıyorum
her şey Süreyya Sineması’nda alevlendi
o gün bu gündür Tarık Akan büyük
bir önceki şiirimden özür diliyorum
sarhoştan bile sarhoş olmak bu
Ya da
titiz bir güreşçinin
minderdeki teri düşünürken yenilmesi
bir oyla farkla
yalnız oynamak çok sıkıcı
konumuz aslında uzun
kötülüğün kısa tarihi olsun
ertesi gün heveslendim yazmağa
şu an ertesi gündü
dün aramızda kalsın
yaşadığını sanıyor hala
pek çok ölüm pek çok izah
ağzımı bağladım
ayıp beslemişti
gibi demekle olmuyor
şöyle okkalı gelsin netliğim
ardından gömelim
sonra istediğin renkte açsın
her birine kendimi eşit yayalım
hem a’ları indirimden aldım
ikişer dize arayla kullanacağım
bunları bırakalım da
yaz gününden karşıya geçelim
köşede gül satılıyor pahalı
pahayı koklamak için
herkes gibi kırmızı eksiliyorum
yaşadığı şehirleri sayamayan
duvarlar iptal edilsin
şu soruyu ne yapayım?
kaç yaşınızdasınız amca?
Yetmiş beş
penceresinde ağaç
Ona ekleyin
kısa keseyim
acele hata olmam lazım
bir anda Bergen’in reklamı dönüşür
adım Kibele’ye
iğneci elimle
yaşlıları öpüyorum
gül suyu bir şey kokuyorlar
sanki bir parçamı alıp
şifonyerde Isparta için saklamışlar
bakışları ölü balığa benzeyenin
kalbi benden bir saat ileridir
o nedenle gözlerini
görmediğim birine saati sormam
kimseye eyvallahım yoktu
asabiyetimi bir araya topladım
şimdi fena halde volkanım
çamaşır makinası alalım sana gülüm
komşum hep daha zengin ve karanlık
patates alna başı ağrıyor kadının
hoppp niye döndüm şimdiye
veli nimetimiz yazan dükkanlar nerede?
iç sesler karışmış benimkinin anteni bozuk
tavayı yıka diyormuş komşu teyze
kocası kılıbık, o da Kibele’ymiş
diyorum ki;
o zaman Kral Arthur’da kim?
şiir ahtapotum
5.0
80% (4)
4.0
20% (1)