2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
467
Okunma
Bir balalaykası vardı birde aklı
İki şehrin arasında musikiye bir kasabadan daha ıraktı
Nişanlı bir kadına duyduğu alınganlıkla
Yüreğine mütevazı bulduğu her şiiri dokundurdu
Şaşkınlığına yaşadığı çekingenlikle her sevdasında
Pirincin tanrısıyla tanışırdı
Her sakal bıraktığında kendisine bir ad daha takardı
Dirilişin göbeğinde gebeliği kınarken
Dili sımsıkı bir erkek şehvetinde çözülürken
Erotizme sakalını sıvazlarken ulaştı
Kavuştuğu maden kömürüne sardığı şiir hakimiyetiydi
Kıskanç ve uğursuz
Hüznün döşeğinde siyahlara bürünmüş
Keman elinde titrerken
Anadan doğma yakınmalara düşman kesilirdi
Zehir içen bir Yahudi olmak yok tarihçinin
çağdaşlığında
Her bir paskalyada aşklara
Henüz erken der nisan yağmuruna tökezler ademoğlu
Belki de aşkın gömleğine girince
Bir Stockholm sığınağına uğramadan
Oslo’nun kıyaklığın da
İbsen şöhretinde tutuşanlara
Hayalperestliğin cüzdanından
Düşmanlık yok alemin kader perdesinde
Kokusuna kelime körlüğünü yakıştıran
Her ayıba tutsak alınganlığında bildiklerine
Kâhin olasılığıyla filizlenen dualarına
Cesurluğun asaletinde
Durgunluktan da daha kasıtlı bakardı
Şiirin sultanına buyrukta
Şehrin sularında, kıyılara ağırlanmadan evvela
Manevi ne varsa doğuştan
Dudakları küle bile ıslak bakardı
Şehirlinin aklına o çok şaşardı.
5.0
100% (4)