3
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
1059
Okunma
Bazen ipliğin nakışında görüyorum
Ayağa kalk ve taş parçaları gibi kırbaçla
Sanatın tozu
Ve perdeler kapalıyken karanlık fundalık gölgelendiğinde
Yağmur yağmaya başlamıştı, ağzımın yanında ölü ağaçlar ve boğuk sesler
Taşla konuş ki avlulardaki suyun rengini içelim
Ve kırmızı şarapların şerefine
Ve yalnız mezarların solgun saçları için narin bir ağıt,
Yoklardı ve nefes almıyorlardı
Her görüntüyü kesen aynadaki kelimelerin sonsuzluğu
Ve parmak uçlarında
Bir kuşun mezarındaki ot gibi büyüyüp uzuyoruz
Ve daha sonraları,
.
.
.
Lina’m şimdi gel. O büyük çiçeğin kardeşliği
Ve buz yavaşça kıvrılırken kuzeye doğru
İçimde misafir. Uyandığımda yine ben oluyorum
Şimdi geliyor musun.
Tekrar gelecek misin..Böylesi iyiydi..
5.0
100% (9)