5
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
640
Okunma
İki ayaklı göçebenin ocağı şehir
rengini kızıl döktü toprak
n/asırlı ateşiyle..
rüzgar sobeleyen çocuklar
kırdı gözümün bademini
gece yarısı mıydı neydi
katran ışık başımdan savdı perdeleri
oda kör
şehir bir hayli yukarı
tanıdım karanlığı
onu yağan çiçeklerle bir
sedirinde..
sır bakan aydınlığın bıraktığı defneleri
avucumdaki buğdayda özledim
yağladım bi güzel hüznün aynasını
buldum bir ağaç
sevinçler içinde
çığlığını al da gel çocuk
hayatın yapbozlu sütunu
ılık rüzgarlara hıçkırık kala geçti göğsümden
elini koy tam şuraya
toprak üstü dinlencede
alem’in bir yanlı canı
çek içine
ince yapraklı sayfayı
Küller ve kuleler içinde
.....
5.0
100% (10)