2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
1186
Okunma
Yaşam kısrağının son kıvrımında kilitlendi düşünce
Gürbüz eşiklerin oylumuna serilirken mahluk avazımız
Damarlarımıza yapışan kirin soluğu kesiliyor örtülü travmada
Karanlığa teslim olmuş yüzler yaslananınca kucağımıza
Darmadağın uykunun yenik düşen gölgesi, düşman oluyor geceye
Yaşanmamış günlerin vardiyasını aramaya devam ediyoruz
Kanımızı bir tepsiye çağıran nazlı sabahlar emziriyor toprağı
Güneş tam tepemizde yanıyor, yanıyor
Ve biz onu her çağrışımızda
Üşüyoruz,
Bir türlü onaramadığımız hayat penceresinden
Yüzümüze vuran rüzgarlı sancılar eşliğinde
Üşüyoruz
Yalancı bir şatafatın üzerimize bıraktığı isli ışıklarla sabahlar doğuruyoruz
İşe gidiyoruz, okula koşuyor, köprü demirlerini yıkmaya gidiyoruz
Turşucu dükkanlarını görmezden gelerek
Sarrafları dik başlı bir o kadar mağrur geçerek yeraltına iniyoruz
Modern yollarda insansız yolculuklar için
Sonra sürah vakitler başlıyor sağır söylencelerde
Destanların uluyan höykürüşü kalbimize saplanıyor
Ve ben, bütün mıhlarını yaşam bulmacasında çürütmüş palyaço
Çürümüş göğün tavanı, kapısız duvarsız, soyuk tavan
Olmadık fikirlerin karmaşasında hesapsız hayaller kuran kibirli deli
Yani ben,
Her düşüşte ayağa kalkan
Son düşüşte kalkışını göremeyecek olan takdirsiz memur
Onurlu bir ölümden nasibini alacak olan belki
Gözlerinin irininden evrene bakan yeni şiirin mimarı
Kendi şiirinden başkaca sözü çözemeyen tek kişilik küçük insan
Sizinle başlıyor; büyümeye, ağlamaya, gülmeye, savaşmaya ve sevişmeye
Hepimiz;
Yaldızların parıltısını ay ve bulutların çıkıklarında arayan zavak çıtanlar
Uçuyoruz bin hayalin sonsuz hudutlarında
Aşk ağıtları kimyasını bozunca çehremizin
Hemen kahkahaya göz kırpıyor manik halimiz
Bedenleri eriyen işçiler rahşeye eriyor
Üşek iklimlerin buzlu sığıntılarını sağıyor halk
Yağmaç orduların soğurtkan nefesleri savaşa çağırıyor bütün ergenleri
Ve zehir doğuran rahimleri kürüyen sağanak,
Sağanak da tufan kükrüyor
Kan fırtınasında küfün korkudan intikamı asıyor yağmuru bulutlara
Her yolun sırlı sorgusunda yazısız keder iniyor; tepeden tırnağa yatığımıza, yorganımıza
Tanrısız ilahlar kucaklıyor tapınakları
Anlamlı ve anlamsız bütün soruların kesin cevabı fırlıyor aklın oynak çatlağından
Bileklerim keskin bıçağın döl yatağına gömülüyor
Kalbimin kapısını isteksiz çalan barut kokusu kendi hünerinde boğuluyor
Ben önce insanları seyrediyorum
Kartalları sona bırakıyorum
Çünkü kartallar uçar
İnsanlar onlara özenir koşmayı öğrenmeden
Anlayın beni;
Sizi, düşmanlarınızı ve aşklarınızı seyrediyorum
Ve olgunlaşmış bir umut oluyorum celladın ilk azarında
Çarşı esnafı beni sevmez ıhlamur çayını sevdikleri kadar
Çünkü ben alışverişi sevmem hep benden aldıkları için
Şair derler bana asıl şairlerle tanış olmamışlar
Benimkisi budalalık günahkar ya da inkar
Yemin olsun ki sevmem budala ve aptal düşünceleri
Fakat, fakat ben de o döngecin içindeyim aslında
Ben göğe yükselen bu şehrin buğusunda dolaşırken sokak sokak
Şerbetçi çırakları, kümbetçi uşakları
Alnından düşen terin tuzunu tadıyor çatlak dudaklarında
Karatçılar ve hurafeciler, baca temizleyicileri yıkanıyordu tellak ve natırlar eşliğinde taş hamamlarda
Muşambacı katiller uykudaydı belki
Belki sevişiyorlardı baldırlarında seviştiklerinin
Ben bu yazgıya yazı uydururken oldu bunlar
Ben yaşamaya devam ederken olmaya devam ediyordu her şey
5.0
100% (5)