1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1117
Okunma
’İm’ di koyu,ağır bir ’im’ di
Yada ’im’ lerdi diyelim
Sana bırakılmış olan
İstekli yada isteksiz
Ki sen yaralarım derdin onlara
Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Umutlarıma giden yolumdun sen
Ve seni bana getirendi o ’im’ ler.
Maske takmış yada maskelendirilmiş
Gün batımının kızılaştırdığı
O kalabalık şehirlerde özledim ben seni
Oralarda özlemlerim olmaya başladın.
Gidişin vurunca bir kurşun gibi beni
Gittiğin şehirlere gömsünler isterdim bedenimi
Deniz yoktu gittiğin yerde
(Ki ben ne çok severim denizi
Ve içinde ’imren’ilecek sevdalar yaşayan
O pervasız balıkları.)
Özlemlerini içine salacağın.
Rıhtımında ölmek isterdim ki bir denizin
Sen rıhtımı olurdun o zaman.
Ve sadece sen izle isterdim
’İmren’diğim balıkların beni öldürüşlerini.
(Ki zaten bir onlar bir de sen anlarsın ya beni.)
Nergisler içinde ama binlerce,milyonlarca nergis içinde
Büyüyen bir papatyaydın sen
Yalnızlığınla yaşlandığın...
Ve koparıp seni
Gidenler dönecekler mi acaba diye öğrenmek isteyen
Terk edilmiş bir kenttim ben.
Binlerce kentler içinde bir kenttim.
Hangi kıtada olduğunu bilmeyen.
Yıldırımların düştüğü ve sadece silahların aydınlattığı
Yakılmış köylerden biriydim sadece eskiden
Ve sen bana gelenlerin
Yola bıraktıkları ayak izlerindeydin
Onlarla ve olanlarla geliyordun bana.
Ve sen ki beni yakan ateşin
Bir türlü belirgenleşmeyen
Renginde gizliydin.
Ilık sulara yağan kar tanesi misali
Yağdın yüreğime.
Ya da bir duble rakıya bırakılmış buz parçası gibi
O buz parçasının rakıyı yakması,
O rakının içimi ısıtması gibi...
Gözlerimin buğulaşması gibi
O buğuya ismini yazar gibi
Yazdın kendini yüreğime.
Lâl olmuş günlerimde gelirdin bana hep.
Ve susmak bilmeyen gecelerimde giderdin
Yalnızlığın içimde erimesi gibi...
Ama yine bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Lâl olan dillerimdi ki
Gözlerim içine bakardı hep.
Duran ama durarak konuşan
Yalnız yaz geceleriydi seni bana getiren
Ve o gecelerde yüreğin(m) e çizilmiş ’İm’ lerdi.
Ki olmanı istemediğin tek kişiydin sen.
(yorulmuşluğun vardı)
Ve gitmesini istediğim bize yetmeyen yüreğimdi.
Irak yollardan geldim
Serin ama bir o kadar güneşli diyarlardan,
Yalnızlığın şizofren kişiliğinden geldim
Sen de ordaydın seni de alıp geldim.
Geldim,geldim ki senli sabahlar olsun istedim
Rehin alınmışlığımdan kaçtım da
Yüreğinde mâpus yatmak istedim.
Okunmamış ama hırpalanmış romanlardan kaçtım da
Seni yazan bir romanda ilk sonbaharında yaprağını döken bir ağaç olmak istedim.
Yada sen olmak...
Irak diyarların unutulmuşluğuyum ben.
Ve yıldızlar arasından düşüp
Saçlarına takılan taşın gizemiyim.
Mezar taşıma yazılmış,
Ve Annemin ruhuma okuduğu fatiha’nın içindeki özlemle özlüyorum şimdi seni.
Hasan Bilgin