1
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
898
Okunma
Yakarışlarına ulaşmaya çalışan dualar
Yenik bir keşke cümlesi ile başlar
Çiğ eti çiğneyen kamçının ihanetini acı çığlığıyla öpen
Yine de sahibinin sesine koşan köleler gördüm…
Kavranılmaz olan sırça uykuların dip yastığında
Üstünü örten gotik motifli karanlık…
Derinliğini bilmeden iç im de dolaşan
Esaretin gönüllü tutsağı
Kanmışlığın vakur tadıyla kalbe ç/evrilen muhteris yazgı
Şikâyetsiz ve itaatkâr hâlâ
Elleri semada gün kızılı akşamlarda
Gözlerinde dünden kalma yaşların serinliği
Dokunsam ağlayacak
Ağıtını sineye çekip
Yüzüme, yüzüme nefeslenen
Geçmemiş münzevi acıların içli sesi
Bakışını çevirip viran şehrin engebeli evlerine
Tepesi delik pencerelerinden mahrum mahrum ışık sızıyor dedi yine
Gece kafası
Güneşle tütsülenmiş çiçeklerden kolye yapıp
Sıcağından dökülmüş solgun ağanlar gibi
Tuttu sakladı sinesinin en mahrem yerine
Varlığına doymadan yokluğuna alıştığımız ne varsa
Her şeye rağmen aşka dair ne diyebilir insan
Ve o kölesi olduğumuz
Bağırtıyla imlenen o suskunluğumuz
Sınanır tenimizde gamlı kırbacın yokluğu
Geceler boyu
Nefes nefese geçer soluklarımdan
Artık hangi acıyı yoklar anlamam
Sevmeyi uzun bir ölüm say
Acısı yavaş yavaş sarar benliği
Dualar - beddualar - ahlar…
… Ve öğrendim ki; Garip bir kaderin kederiymiş hepsi.