GECEBüyümesin gölgeler, çocuklar hiç susmasın, Simitçinin sesini duyayım sokağımdan. Güneş de perdesini pencereme asmasın, Terini işçilerin sileyim şakağımdan. Her gün böyle; geceden kaçarak yaşıyorum. Diliyorum; yıldızlar parlamasın göğümde. Yüklendim yalnızlığı, omzumda taşıyorum. Karanlık ilmek ilmek; özgürlüğüm düğümde. Usul usul çekilen perdelere düşmanım, Konu komşu yabancı, tek ahbabım duvarlar. Cinlerle perilerle dolu sanki her yanım, Sol elim tutup beni, sağ elime yuvarlar. Rüzgar esip geçiyor, yağmur sehven düşüyor. Öptüğüm o dudaklar gece tanımaz beni. Koyulaştıkça rengi gözbebeğim üşüyor, Haykırıyor karanlık: oku beni yaz beni! Bir yanda çocukluğum, gençliğim var bir yanda; Bakmıyorlar yüzüme, bir kelam etmiyorlar. Sanki günahlarımı tartıyorlar mizanda, Kal desem kalmıyorlar, git desem gitmiyorlar. Kader mi bu, kusur mu; yoksa cezalı mıyım? Bıraktığım her izde bir çığlık duyuyorum. Gece her şey yabancı; ben bir fezalı mıyım? Kendimle uyanıyor, kendimle uyuyorum. Sesleniyorum ona: şu kapıyı çekip çık Kafesine aldığın tek tutsağın ben miyim? Sessizliğin içinde boğuluyorum artık, Her yön bana mı çıkar, solun sağın ben miyim? Tek kelime etmeden cevap veriyor bana: Uyu, dizlerim sana annenden kalan acı… Her madde aşinadır, kusur bulma zamana! Anlamıyor musun hiç, sensin sana yabancı… |